Çağatay Ulusu ise Moğolistanın tersine, şiddeti hoş görmeyen bir gelenekten gelen, dengeye dayalı bir toplumdu. Timur bu geleneğe muhalefet etmeyi göze alamazdı. Bu nedenle ortadan kaldırmadan çok sindirmesi, inşa etmekten çok dengelemesi gerekiyordu. Onu bütün yaşamı boyunca terk etmeyen güvensizliğin nedeni buydu.
Timur’a karşı ayaklana...n Sultan Hüseyin başaramadı, Şahruh’a sığındı. Şahruh Hüseyin Sultan’ı idam ettirdi. Pir Muhammed Cihangir Şahruhtan yardım istedi.
Pir Ali, Maveraünnehir’de Pir Muhammedi öldürttü. Pir Aliyi kendi yandaşları öldürdü. Hudaydait Halil Sultan’ı esir aldı. Hudaydait Moğol emirleri tarafından öldürüldü.
Pir Padişah, Rüstemdar’da (Cavur-i Kurban) askerleri arasında sıkışıp öldü.
Ali Sebzevari isyanını bastıran Sait Hoca, Pir Muhammed Ömer Şeyh tarafından Şahruh’a teslim edilip idam edildi. Şahruh Cihanmelik ve Sedat b. Timurtaş’ı Herat’ta Çıktıktan sonra yakalatıp idam ettirdi.
Sultan Ali de Şahruh tarafından Horasan’da idam ettirildi.
Hasar devam ediyor… Ediyor olsa da sizi bu kıyımlara daha fazla alıştırmamak ve ruhların kalan hassasiyetine de darbe vurmamak için ‘’dur! ’’ diyeceğiz.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta