Bir kurt uludumu çakalları korku sarar,
Hemen oracıkta saklanmaya in arar,
Ecelin gelmiş çakal korku neye yarar,
Seni ine gömecek azrail olacağım.
Göğe baktığında kartal yerde kurt olacağım,
Gördüğüm yerde hep tüyünü yolacağım,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sadece dağdakilere değil, meclisteki çakallara da ulumalarını bekliyoruz kurtlarımızın Sevgili Ümüt..Tebriklerimle saygı ve sevgiler..Lamia CANAY...
Kurtlar ulusun çakallar yok olsun
selam ve duam ile
dağdaki çakkallar illaki bir gün bitecekler. adamlar meclisimize kadar geldiler ve dokunulmazlık zırhı ardında bize meydan okuyorlar. ve bizim adaletimiz nerede diye sormadan geçemiyorum. türkün iradesi bu mu?! ne zamana kadar AB den ABD den korkarak yaşayacağız. üstümüze bu çakalları gönderenler onlar ve biz gidip onlardan yardım istiyoruz ve aralıksız bizim evlatlarımız haince düşürüldükleri tüzaklarla öldürülüyorlar. oğlum şu an asker. gerekirse bu topraklar için ölecek ama hain tüzaklara düşürülek öldürülmesini istemiyorum.
biz derhal kuzey ırağa girmeliyiz ve terör esen bölgeleri olanüstü hal ilan ederek gündüz evde gece dağda olanlarında devredışı bırakılmanın tedbirini almalıyız. aslında askerimiz işini biliyor ama önlerine engeller konulmuş. kınıyorum kınıyorum ama çakalları değil onları kınama ihtiyacı duymuyorum. kınıyorum bu çakalları ve yandaşlarını hala yaşatanları kınıyorum. yeter artık. devletimiz varsa çocuklarımıza sahip çıksınlar. asker olmak ille de ölmek demek değildir.
senin vatanımız, çocuklarımız için duyarlı yüreğini kutluyorum.
saygılarımla:
rr.akdora
Ümit Kardeşim,
Hayrola yine kim sıktı canını :))
Yahu insanlar senden ne ister anlamadı gitti. Temiz yüreğin, sade kalemin var. Valla anlayamadım. zararsız, sevgi, şefkat, merhamet dolu bir insansın.
Şiirini kutluyor, sevgilerimi, saygılarımı gönderiyorum
'TÜRKE KEFEN BİÇENİN ÖLÜMÜ KORKUNÇ OLUR' Kürşad marşını hatırlattı.
Saygılar, selamlar
Ümran TOKMAK
Duydumki ben yokken ciritler atarmışsın,
Küheylan gibi bağırıp havanı atarmışsın,
Zalimliğine hergün şerrini katarmışsın,
Azraili bekleme çünki ben olacağım.
Ümüt kardeşim, anladım ki seni biraz kızdırmışlar ama güzel ve anlamlı bir şiir ortaya çıkmış böylece, tebrikler selamlar..
Bir kurtun peşinden eğer yüz tane it havlamaz ise o kurtun da kurtluğu tartışılır.
Selam Bozkurt kardeşime.
Selam..
Beni bilenler bilir yırtıcı şahin derler,
Halini sorarsan inanki vahim derler,
Her çakal gibi senide ecel bekler,
Azrail gibi senin canını alacağım.
TEBRİKLER....
Yinede canı sen alma Ümit Bey Mevlaya havale et.Çok güzel bir çalışmaydı tebrik ederim.Selam ve saygılarımla Mahperi KOÇ
Çok etkileyici bir çalışma olmuş, yüreğinize sağlık...
Selam ve saygılar..
Nurten ABA
Bu şiir ile ilgili 16 tane yorum bulunmakta