Sarhoş anların devleştiği bir anda yazmak, güçsüz bırakır ayıltırken seni…cam kırıklarının içine değdiğini bilmezsin baygınsın, yorgunsun hafifliğe açsın o vakit…yüreğinin bütün perdelerini kaldırmak zordur, zordur insanın insana ayna olması, sulietler karışır birbirine modellemeye başlarsın yalnızlığın değişmeyen karanlığını…
Aklından dünler geçer, tozlanan eşyalar dökülür birer birer, hepsinde bir izin vardır…hepsi silindi çıkar kan kırmızısı…kanamalısın acile düştün, doktor yok, pansuman yapmalısın acil ilaç dolabı kilitli…ne yapacaksın oturup biri gelsin diye bekleyecek misin…yok yok tembellik ölümündür, uyuşukluğundur hayata…dil kurşunları sargıyla iyileşmez bilirsin…bilirsin ilacının derinlerde saklı kaldığını…
Bir komşu kapısı ararsın, bir nefes ödünç almak için, kendi boğgunluğun öldürür içindeki hevesleri…bak çöpçüler yine geçti veremedin mutfakta birikti çöplerin yakında koku yayılacak, sinekler doluşacak içeri…arkadaş mı olacaksın onlarla…ama onlarda vadesinde biterler…sen sensizliğin operasını dinlersin kimsesizler sokağında…
Birazdan gün başlayacak, insanın yaşamı telaşı düşecek kaldırımlara…sen onların arasında kendi karmakarışıklığınla telaşa gireceksin, unutacaksın biraz karanlığın deviyle sohbetini…
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta