Bir kervan yürür yar! Bu coğrafya yürür hey ikliminde cayır cayır kanadığım. Başlar seccadene eğildi, sırılsıklam yeryüzü.
Ömrümün kumlu aralarında seke seke yürüyen küçük kız çocuğu;
Yüreğime oturmuş doksandokuz sevdaya sen yüzüncü oldun. En sevgiliye hiç ummadığım an döktüğüm gözyaşının sen yalağı oldun, kavuştunmu gözyaşlarımla, yumuşadımı kalbin ki bunlar kutlu şehrin meyvası gibidir. Avuçlarına doldurabilmen, kabeye dokunman gibidir. İsmin düşüyor dilime ey diyorum aklımın sana bahşedilmiş iklimlerine.
Kaç bin gece, zamanın adı konulmamış renklerine bulaşmış ve yüreğime daha sevdası düşmemiş izlerin haritalaştırdığı elem coğrafyalarının, acı notalarının ninnilerinde doğmayı bekleyen küçük kız çocuğu;
Her gece kalbimin sızısı doldurur şehri saadetleri ve başlar seccadeye gittiği an benim dualarım dökülür avuçlardan semaya. Ve ben sevdalara yönelirim bir bedevinin kılavuzluğunda. Zamanı sararım göğsüme, kardelenlere yurt olurum, kimsesizlere laf, gaz lambalarına bark, sokaklara çocuk, caddelere telaş, kaldırımlara ise iz olurum ve o izde ararım seni ey ismi yüce ve kendimle yaptığım hesaplaşmalarımda mukayese bile edemediğim, çıldırdığım an. Hasret coğrafyalarına seni anlatıyorum ve ne güneşler harbe başlıyor biliyormusun?
Karıncaların ayaklarını ıslıyarak ve tüm bedeni ve ruhi pisliklerden arınarak, mabedim dediğim evinin en köşe kıyılarından sessizce geçtiği zamanın bile senden haberdar olduğu ey yüreğimin perişan kesiti;
Aslında süt kokmuyordu bebekler, sadece onlarada sen sinmiştin. Bir tılsımın köpüğünü içtiğim gibi, tüm coğrafyanın canlılık belirtisi gösteren her bireyide o köpüğü içmişti. Tüm dünyaya kokunu bahşetmişsin meğerse.
Sırrını bile eremediğim, bana çizdiğin çizgide katediyorum kilometreleri hala ve hala Allah’ a ellerimi açmış dua ediyorum. Sofilerin yandığı gibi bende sana yanıyorum. Gül yaprağında sana adanmış soluğum tufanlara karışıyor, Serçeler ömrüme ömürlerini katıyor sen diye, bir karıncanın mabedi oluyorum ve koşuyorum asumanlara, efsununa hapsediyorum kendimi. Dualarım dualarına hasret, sevda diyarlarının en güzel uykusunda ve düşlerinde senin ikliminde yetişen bir çiçeğe nakşediyor kendini.
Yağmur sonrası kalan son taneciktin aslında, bülbüldün uzak diyarlarda, bin yıl yüreğimde yaşayan ve firar eden ömrüme sebep tek sanıktın, eşkaldin, kaçaktın.
Önder ÖZTÜRK
17 Eylül 2009
21: 30
Önder ÖztürkKayıt Tarihi : 17.9.2009 21:54:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Önder Öztürk](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/09/17/bir-kervan-yurur.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!