I.
Uzun yıllar geçmiş aramızdan bir kara kedi gibi. Düşmüşüz ayrı ayrı hayatların ortasına. Sen ev hanımı, ben aile reisi olmuşum görüşmeyeli. Saçlarda ise tek tük aklar, omuzda yılların ağır yükleri… Nerden bilebilirdim seninle karşılaşmayınca, kadın olmanın asaletinin sana bu kadar yakışacağını, yılların yüzüne makyaj gibi inip güzelliğine güzellik katacağını. Neredeyse tanıyamayacaktım o ak pak minik ellerini görmeseydim eğer ve yeniden çakmak taşları gibi parıldayan gözlerine dalıp kaybolmasaydım. Sesinin lezzeti kulaklarımda hala. Ruhumu okşarcasına, yüreğime dokunurcasına üfleye üfleye cümleleri dudaklarından savuruşun… Masumiyet işlenmiş gülüşlerine. Yıllarca hiç eskimemiş hala aynı tat, hala aynı samimiyet ve hala aynı beni benden alış...
Hayat biraz yormuş ruhunu, biraz daha sert, biraz daha temkinli bakışların. Birazcık köşeye sıkışsan, tırmalayacaksın sanki minik pati ellerinle. Biraz daha korunaklı sözlerin, nereye çekersen değil direktif niteliğinde sanki. Buna rağmen yıllar çok değiştirmemiş özünü, sadece biraz daha pişirmiş olgunluğunu. Oysa hala on altı bilemedin on yedisin gönlümde. Kırılgan ama bir o kadar asi. Durgun ama insanın içinde fırtınalar kopartan… Çok özlemişim be seni anmayı. Özlemişim senli düşünceleri. Bir başkasına ait bir dünyada olsan bile, yeniden seni hayatımın bir kesitinde görebilmek haz veriyor tüm hücrelerime. Yeniden telaffuz edebilmek adını, yeniden senli rüyalara yatabilmek, arzulayabilmek ne kadar yasaksa yasak bana, ne kadar günahsa günah. Olmuyor, yapamıyorum ne kadar karşı çıksam da yüreğime. Duvarlar örsem de metrelerce önüne. Arkamı dönüp gitmeye teşebbüs etsem de kendimden, Gecenin karasını çalsam da gözlerime. Bir yanım acıyla, şiddetle özlüyor seni. Korkuyorsun bu duygularımdan. Biliyorum. Korunaklı, küçük dünyana dokundum. Unuttuydun belki adımı, yüzümü, hislerimi. Hiç bilemedin ne kadar seni sevebildiğimi. Gidişinin ertesiydi umutsuzluğa yelken açışım. Suskunluğunla yol ettin. O gündür bende susuyordum ama bugün yakaladığım fırsattan istifade ederek yazıyorum, döküyorum biriktirdiklerimi avuçlarına…
Zarar vermeden usulca yanaşıyorum yamacına, gayem seni üzmek değil, yıkmak değil bensiz dünyanı. Sadece ve sadece o küçük dünyanın bir köşesine beni de sığdırabilmen. Hiçbir şey istemem. Hiç sesimi çıkarmam. Kimseye de görünmem. Sokulup bir köşede dururum ara sıra yüzümü yeniden sevip, dizine alıp başımı yeniden okşa diye. Bir kere kaybettim benliğimi, bir daha kaybetmeme izin verme kafi. Ben lal olurum, ağma olurum, odandaki çiçeğinin gölgesi olurum. Kimseler göremez, kimseler duyamaz… Bensiz dünyana, o saklı bahçene al ve sakla beni…
II.
Hatıralarda, antika değerindeki anılarımda gizliydi seni sevmelerim. Düzenli zaman aralıklarında tozunu alıyordum gözyaşlarım ile ıslattığım çaput bezinin eşliğinde. Sadece elimde kalan senden geriye bunlar işte. Yok daha ötesi. Ne birlikte çekindiğimiz bir fotoğraf, ne de defter arasında saklanmak üzere verilmiş bir vesikalık, ne de defter sayfalarından aşırılan kareli, çizgili bir yaprağa yazılan tek bir satır cümle. Seni hatırlatacak olan her güzel olguyu da peşine almışsın giderken. Bana kalan ise, yüzünün yansımasıydı geçmişime ilmik ilmik işlenen…
Serzenişlerim, sesimi duyurabilmek adına değil, geriye döndürebilmek içinse zamanı asla… Geçmişimin haykırışları kelime kelime, öbek öbek dökülse de dudaklarımdan, bu gönül göremese bile ak pak yüzünü, algılayamasa bile leziz kokunu, dokunamasa bile ipeksi tenine, yine de ilk gün ki gibi seni sevebilmeyi öğrendi geçen yıllara inat. Seni alabildiğine yüceltmeyi, hoyratça düşleyebilmeyi de…
Senli zamanları ne kadar az hatırlıyorum diye kendime öfkeleniyorum şimdilerde. Hep yarım hep eksik yaşamışım gibi. Gördüğüm bir rüyanın sabahı mahmurluğunda etrafa bakınıyorum güne senle merhaba dercesine ve bil ki sevgili, bugünüm kadar gerçek suretin yüreğimde…
Alperen KARADAĞ
17.12.2009
Kayıt Tarihi : 26.5.2010 18:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!