Benden önce kalkıp ’Günaydın! ’ demişsin,
Söğüt ağacı ile birlikte hem de!
Sabahı bulmakta yine zorlanmışsın
İçinden neler geçti katar katar!
Hani bir zamanlar trenler vardı,
Ağır ağır geçmişten usulca yol alan.
Ve tepesinden çıkan duman,
Sağa sola bir gelin gibi kıvrılarak.
Rüzgarın yönüne doğru akardı
Sahi sen,
O trenlere bindin mi hiç?
Ben yalnızca el sallardım her geçisinde.
Hatırımda kalanlar ise;
Katar katar vagonlar, dipten gelen tiz bir
’Ben geçiyorum’ çığlığı,
Ve takır takır sallanan raylardı..
Her istasyonda ağır ağır yol alan,
Ve tepesinden akan isli bir kara duman...
O kompartımanlardan kim bilir ne hayatlar geçti!
Ne anılar, ne hayatlar.
Bir türlü sabahın doğmak bilmeyişi..
Ve bitmeyen yolculuklar!
Öylece kalıvermek istedim
Takılmış gibi zamanın bir kilometresinde,
Duran saat misali.. o kara trenler gibi...
Gülüşün hala dolanmada içimde,
El sallıyorum geçmişten şimdi sana..
Söğüt ağacının da yapraklarına kuşanarak,
Tepeden tırnağa,
Ağır ağır geçip giden, bir kara tren gibi!
Kayıt Tarihi : 1.7.2010 16:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
O kompartımanlardan kim bilir ne hayatlar geçti!
Rayların üzerinden o hızla o zangırdayan seslerle...
Tren deyince bir kara tren deyince rayların üzerinden geçen gıcırdayan hüzünlerimi, hüzünlerimin şehirlere, terk edilmiş yanık duygularımın yolculuğu gelir aklıma...
Hayıflanırım,
dalar gider gözlerim kuytu karanlığı yaran ray seslerinin sallanışlarında...
Unutulamamışlığa dair ne varsa sallanır, o vagonların bölük bölük sallanışlarında...
Öbek öbek sesler yığılır kızgın tekerlek dönüşlerinde... Kıvılcımlar çıkar rayları ile tekerlekler arasından, inilti seslerini yakarcasına…
Dalar gider gözlerim bu seslerdeki ben miyim diye…
Haykırışlarım ezilir uğultularla, aslında sessiz seslerdir bunlar yok oluşa uzanan…
Ve kimsesizliğim yok olur aralarında…
Ezilmişlik ve ezilme sesleri ulaşır doruklara ve yalnızlık yokluklarla volta atar…
Şiirler şarkılar yazılır ki kendi adlarını söyleyemezler…
Aslında bir utangaçlık başlar acılara doğru dara düşmüş yüreklerle…
Ve ardı suskunluğa ulaşır ki katar katar vagonlarla taşınır hüzünlerim…
Ve
hayatlar kayboluşlara doğru yavaş yavaş ray sesleriyle uzar gider bir başka istasyon köşe başına…
Döner arkanı ben hangi istasyonun son yolcusuyum dersin de sadece soruyu kendin cevaplarsın kendine…
Bu ben miyim ki acıların erguvan kokularında, erguvan kızarıklığında ve erguvan ağacının kurumuşluğundaki incelmiş dallarda görürsün kendi tasvirinin asılmış haliyle…
Soluk, nefessis ve uzaklardaki ray seslerinde kendini arar hâlde…
Ve ben ne oldum ki hayatımdaki her şey darmadağın deme hakkın bile olmadan bakınırsın… Yeni yeni ray seslerinin içinde ararken kendini bu yolculukta
Bir hayat geçemeden geçti derken…
Mustafa Yılmaz
ant+10
Geçmiş yaşantıları mısralara döken bu güzel şiirinizi beğeniyle okudum,emeğinizi kutluyorum..
TÜM YORUMLAR (2)