Bir Kadın Ektim Benlik Sunağında

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Bir Kadın Ektim Benlik Sunağında

Dörde katlanmış, derde sarılmış, dermana sızdırılmış, ufka bandırılmış bir halin halis muhlis niyetiyim. İnsan, niyetlerinin şifresinin çözülmüş halidir. İnsan, içinde birikmiş niyetlerin hazin hazinesidir. Her niyet iyi niyet üstüne kurulmuş bir saat olsa da bazen çalmayan zamanlar da kötü niyetlerin saatini çalar şey’tan.
- Gün’eşim batalı Şey’ tan dayım biraz.
Karanlık kalmış yanlarımı aydınlatıyor başkalaşmış demkeşlik.
Delilere emanet demlerimin aşk akıllısıyım.Aşkla akılı bir arada tutmanın delisiyim. Aşk varken, akıl kendine emanetken, işte bak ben süreğen yüreğin tavında kendimi taşıyorum.

*Kadınlar katmanında his arasında binlerce sis yaşadım.Her kadın meğer binlerce insanlık dersiymiş.Her kadını yaşamak meğer binlerce alemin denkleminde çözülmekmiş.Kadınlar tanıdım, kendimi tanıdım .

“Zevkli bir kadına rastlarsanız zevkiniz,
bilgili bir kadına rastlarsanız bilginiz,
esprili bir kadına rastlarsanız espriniz,
zeki bir kadına rastlarsanız zekânız gelişir;
yeni huysuzluklar, kaprisler, kavga nedenleri, acılar da öğrenirsiniz. “ La Edri

Meğer dünya, kadınların katmanlarında ağlayan bir çocukluk.
Hani, sürekli ilgi, dikkat, güven, şefkat, sevgi, canlılık,içtenlik,isteyen meleksi yaşamın aynası olan dönemler.
-Meğer dünya, yaşlı kadınların eteğinde ,etiği tetikleyen öğretiymiş.
Hani, olgun, sosyal, kanatları açık, anlayışlı, koruyan, kollayan, her sözü, gözü, özü, korumaya, kollamaya, sormaya, sorgulamaya kanatlı meraklılık okyanusuymuş.

Meğer, bir kadın sevmek, dünyanın en kötü şeylerini sevmeyi de öğrenerek, yaşayarak güzellikleri tatmak dünyasıymış. Meğer, bir kadın sevmek, özündeki kırışık emelleri ütülemekmiş. Buhuru
onun sevgisi, nazı, kurları, hep dediklerimiş.
-Meğer bir kadın, sözsüz romanların çevrile çevrile, dokuna dokuna, öpüle öpüle, şımartıla şımartıla, tercüme edilmeden okunma, yaşanma kitabıymış.
-Meğer, her kadın bir şarkıymış. Okununca bam telini koparan, derinlere, felsefi temlere, niyetlere, unutulmazlara, ya da her iyi ya da kötü duyguda eriten, uyandıran, betimleyen, tüyleri diken diken edilişin yaşanırlık güneşinin kadınsal ışıltılı sözsüz karşılığıymış.

Bir kadın ektim sevda bağımda.Aldanışlarım, gözyaşlarım, unutamadıklarım, vicdani retlerim, niyetlerimin temyizi orada yeşerir.
-Vefasızlığın nadasında biter ihanetin tohumu. İyi niyetlerin sulaklarında yeşerir kavuşmanın yeni başağı.

-En eski cep telefonun bize gülünç gelen anteni gibiyim sen ay ve tenim olarak içimde çekerken.
-Bağlandığım hat meğer sen mişsin.O, ilk aldığım an’tenli ; ama sağlam telefon gibiydi sevdamız. O telefonun sağlamlığı gibidir sevdamız.
-Şimdi an’ tensiz seni çekemiyorum. Son teknolojinin içinde içimde çekmiyorsan , dokunmatik bir telefonu gibi her an dokunduğumuz aşklar yaşıyoruz. Üstelik, ağlamak yok. Üstelik, gitmeye yakın, gelmeye çok sakıncalı uçurumlar uçarısındayız.

-Ömrümün çeken tek tarafı sol yanımdı. Şimdi orada bile çekmiyor gidişin.

Yorgunmuşum, yitirilişlerim tırtılmış. Gidişin meğer kelebek vadisinin en tenhalarındaymış. Meğer, seni benden götüren cinmiş. İçimde Çin kadar büyüdün; ama gelemediysen cinin kuvvetli.
-Çok spritüel bir konudayım. Ruhunun derinlerinde ben yoksam, içtenlik kimin adressizliğinde ayna.
Mevsim değişiyor, insan değişiyor, aşk değişiyor, ben değişiyor; ama sen değişmiyorsun.

*Uyandır beni, uykusuz kaldım sevdalarında. Ben de insanım, bana insan olduğunu hatırlat.

“Sevgi sonsuzluktur. Şayet orada ise, büyümeye devam edecektir. Sevginin bir başı vardır, ancak bir sonu asla yoktur.”
OSHO

-Ruh ermişi Osho acep yanılıyor mu? Ya da bizimki sevgiden öte olduğu için mi sonunda asıl başladı ilk başlangıçlar. Bitmezliğinin fitilini yakan yakarışlarımın özetini izleyen içimdeki çocuk nedensizliğe felsefi arayışlar mı arıyor.
-Bilinç kulelerinde saklanan gerçeklerimin adılısın.İsimsiz kalmıyor sevgisiz güncelerim.
Yüzeysel bilinen karakter muamamasıdır insan. Tonlarca duygu taşır, her duygunun adıdır bazen.
Özümüzün derinliklerine fırtınalar kopar,küresel ısınmanın buzul çağı başlar, doyumsuzlukların sönmeyen yanardağları patlar. İnsan, binlerce özel duyunun, içsel karışıklığın, doyumsuzluğun volkanını taşıyan, kendin aşan, kendinde kalan, kendinden geçen, kendine gelemeyişin huy, tavır, iyi ve kötü niyet karışımıdır.
-Bu yüzden, ben’e kadar binlerce ben kirlettim. Sana gelmek için kirlenmiş dünyanın içinde içi geçmiş , geçmişlerle değil, geleceği tüm içsel, ruhsal, beyinsel, kalbi kaliteye sunulmuş üst benliğime sana geldim yani ab- insanın ilk özü Adem gibi .

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 20.10.2012 01:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hayrettin Taylan