''''X yılında ev almaya emlakçı bürosuna gittim, dolandırıcılığa uğradım. T.C.hukuku işliyorken bir sorunum yoktu, davamı takip edebiliyordum. Y yılında AKP hükümetinin hakim tayini ile; kadının mahkemeye çağrılmasına tenezzül edilmiyor, kadının avukatı tenezzül edilip çağrılmıyor, haberdar bile edilmiyor. Üstüne üstlük, alınmış olunan karar da verilmiyor. Bunu ancak kapımın kilitleri önce zorlanmış (kim bilir kaç kez) , sonra kilidi değiştirilmiş, haberim olmadıüı için kilitçi çağırıp açtırınca, eşyalarımı kaba güç seyri ayan beyan halde, alıp götürülmek üzere salona yığılmış görünce polis çağırdım, bavulum da ilaçlarımla birlikte evde kalmış olarak, gecemi karakolda geçirdikten sonra, tutanak da verilmiyor bana ve sorunun ne olduğunu anlamaya ikinci geceden sonra sokakta kalmış olarak öğrenmeye zorlandırılmış halde bırakılıyorum. Bunun üzerine bir avukattan öbürünü görevlendirmeyi tattırıyor Adliye keyfiyetçileri, bu karardan bir fotokopisi dahi sağlanamadı. İlaçlarımı aldırtamamış, bu arada öğretmenler evine sığınakta yaşarken de hastalanmış ve tedaviye sığınmış oldum, dönünce ama, 7.nci avukat vekillendirmiş olarak, evimde eşyam kalmadığı gibi, bu kez de dolandırıcı suçuyla soruşturmada olan iki kişiden birini de evime yerleştirmişler, galiba biri malımın sahibi, öbürü evimin sahibi edilmiş, kaymakamlığa işgal başvurum üzerine anlayabildiğim bu kadarı oluyor ancak... daha önceki hakim, savcı çalışmaları yok edilmiş ya da yokmuş havası kişneme keyfinde bir hal oluyor. Almanya'da yaşayan vatandaşlarımızın tapularına işgal kararı mı varmış? Evimin arsa sahibi U.T. bulunamıyor, ama imzası uçuşuyor bu hakim kararında. Bu U.T.nin çocuğu, karısı da bulunamıyor, mirasçı durumu hani görüşülebilir diye... Adres: Sarıyer - İstanbul
Bir dehşet diye nitelendirdiğim bu durumu anlayabilmek için AKP hükümetinin hukuk programını bilen varsa, lütfen yardım etsinler bilgileriyle. Zaten Almanya'da Türklerin evinin yakılması da bu tarihlere tesadüf ediyor. Bu vahşetin kaynağı gerçekten Almanya mı acaba? Bundan ben endişe ediyorum. Almanya'da yaşayan ilgililer olarak, mecliste, elçiliklerde, amnesty int., insan hakkı grupları örneğin, İstanbul'da mutlaka iletişim çalıştayları, uzmanlıkları vardır, durumu sadece benden dinleyerek değil, olay yerinden de bilgilenerek aydınlatmaya yardımınızı esirgemeyin lütfen. Bu hükümet, sivil halka da saldırıdan çekinmiyor. Siyaset alanında vahşetlerini önleyenlerden yoruldularsa istifa etsinler, ama sivil halka, hastalara, özürlülere, çocukların günahsızlıklarına, yalnız yaşayan kadınlara saldırmayı huy edinmesinler. T.C. adliyesinde görevli bir hukukçu buna teşebbüs edemez. Ama AKP hükümetiyle, hakim, savcı, emniyet müdürü şebekesi ile polisi de bu işe görevlendirmişler, taş devrinde dahi yaşanan bir durum değildir bu. Arsayı sahiplenmek, ev soyup zenginleşmek, eve girip işgal etmek için hukuk bu şekilde kullanılamaz, hukuk araç edilemez....'''' (Kimse bu ilanı vermedi gazeteye, ben yazıyorum kendi ilanımı...)
Bir gazete ilanı gibi bu haberi duyduk diyelim, şehitlerimizin sayısı zaman zaman bir derinliğe uğruyor, hükümet sorumluları nerede oluyor o zamanlar? Ankara'dan hariç her yerde...
Türkler.müslümanlar.ötekiler başlıklı igüs çeviri ekibiyle türkçeye düzenlenmiş 2. Basım İstanbul, ocak 2008, İlkbiz Yayınevi ile sunulmuş bu kitabın arka kapağındaki yorumu ile düşünme değerinin öncelliği geldi aklıma. Kilisenin kaba gücü baskısında bile soluk alınabilen bir an olduğuna göreceli bir ifade yaşatabilmenin onuru olduğuyla, kaba güç kaba güçle ezilir, düşünce ise kendini korur örneklerinden bu biri olarak Voltaire diyor ki: Kitabın arka kapağından cümleleri alıyorum aynen
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Ortalama TÜRK gibi davran.
Kazanırsınız...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta