bir zamandı unutmadım, unutamam.
bir garip Abdullah vardı.
o öksüzdü, yetimdi, kimsesizdi.
gören soranı yok, çok çaresizdi...
Abdullah üvey anne baba eline bakardı.
üvey babası alkolikti.
kızardı ona, küfrederdi, evden kovardı.
benimde ansızın,
yanlız kaldığım evimin kapısı çalardı.
kapıyı çalan oydu Abdullah'tı.
zaten bir dostu bendim, diğeride Allah'tı.
alırdım onu içeri.
usulca süzülürdü bir köşeye,
konuşmazdı hiçbir zaman, susardı.
birden anlamsızca güler,
sonra saatlerce ağlardı.
ceketini almışlardı sırtından,
hava soğuktu.
titrerdi, sanki donardı.
o kış param yoktu,
yakacak alamamıştım, içim yanardı...
ben gamlanır sigara yakardım.
utanırdı, istemezdi.
gözlerimin içine mahçup bir edayla bakarken,
anlardım.
bir sigarada ona verir, yakardım.
dolu dolu bir duman çekerdi kendini öldüresiye.
ciğerlerini yokedesiye.
insanlara olan kinini,
dumanla savururdu ağzından, küfredesiye.
sonra yedekahpe insanları görür gibi halıya tükürürdü.
ben kızardım, o kızarırdı.
utanırdı, ağlardı.
bende pişman olur;
dayanamaz ağlardım.
konuşmazdık saatlerce susardık.
o ölümcül susukunluğumuzdan bir birimizi anlardık.
epey bir zaman oldu göremedim Abdullahı.
gelmedi...
hergün akşam oldumu onu beklerdim.
özlerdim, onu çok severdim.
bir soran olursa;
bir kardeşim var, adı Abdullah derdim.
çok zaman geçti üzerinden son buluşmamızın.
lanet olsun....
neden söylemiştimki ona?
bende senin gibi kimsesizim,
bende senin gibi çok çaresizim.
nasıl diyebilmiştim?
ne olursun affet Abdullah.
ne olursun affet can kardeşim.
sonunun böyle olacağını bilememiştim.
tahmin edememiştim.
affet düşünememiştim.
dedimya çok zaman geçti üzerinden.
ama bu akşam.
lanet olsun bu akşam.
dolaşırken İstanbul'unserseri kaldırımlarında;
onu gördüm, Abdullah'ı...
belli yine evden kovmuşlardı.
belliki yine gidecek yeri yoktu.
o bir garip çocuktu.
neşesi hiç yok;
derdi dağlar kadar çoktu.
ceketini almılardı sırtından.
bu akşamda bir başka ayazdı.
hava buz gibiydi, yüreğim yandı.
lanet olsun....
ağlıyordu......
sus....
ağlama be çocuk!
bir senmisin sanki çaresiz?
bir senmisin sanki kimsesiz?
tek senmisin feryatları bile sessiz?
annen mi?
lanet olsun, yok işte yok.
geri dönmez gidenler.
ve hep bizim gibilerdir ezilenler.
hava buz gibiydi.
ayazda çok kötü vuruyordu.
Abdullah çaresiz, ceketsiz,
biçare yanımdan geçiyordu.
başımı önüme eğdim.
beni farketmedi.
iyikide görmedi.
çünkü artık benimde gidecek bir yerim yoktu.
Allahım...
bu ne yok olası bir yokluktu.
o bir garipti, öksüzdü, yetimdi,
o, kimsesiz bir Abdullahtı.
gören soranı yoktu.
şahit bir tek Allah'tı.
ben bir şey yapamadım.
sadece sıkıldım.
çaresizliğimden utandım.
lakin bilemem utandımı,
böyle çaresiz bırakanlar Abdullah'ı.
çünkü cesedi bulundu Abdullah'ın
yine buz gibi bir İstanbul sabahı...
Kayıt Tarihi : 16.5.2006 19:22:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İrfan Bakırcı](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/05/16/bir-garip-abdullah-vardi.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)