Kanar gövdesinden ayrı bir dal gibi.
Kanar çürük bir diş ağrısıyla.
Mavi ay tutuşur hasretinden
Sayrık bir bedende bir umut kanar.
Yok olur gayyanın kazanları.
Ağacında lanetli bir zaman biter.
Bu son yazlar bir fırtınayla sarsılır.
Bir Eylül,
Bir Ekim,
Bir Kasım kanar.
Kanar bir öksüz çocuk gibi, gökyüzü.
Toprak recm hükümlüsü bir fahişe olur.
Bir sarmaşık sarar gönül tahtını.
Solgun benliğinde bir Munzur kanar.
Dostluk yaralı serçenin üryan çığlığı.
Mezat bir alanda kırgın yaşamak.
Küfür ile yoğrulmuş namus mayası.
Bir zakkum yaprağında bir acı kanar.
27 Kasım 2009 Erbil 19:30
Cafer DemirtaşKayıt Tarihi : 17.5.2010 20:12:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hazin bir Türkiye tablosu dile getirilmiş. Hem de en anlamlısından, en etkilisinden, en yüreklisinden ve en samimi şekliyle.
Şiir her şeyiyle yerine yakışmış.
Günün şiirini ve şairini gönülden kutluyor, Seçici Kurul’a teşekkür ediyorum.
*
Öncelikle böylesi kanayan, onulmaz gibi görünen, bit türlü çare bulunamayan, merhem sürdükçe kabuğu kaldırılan, her gün biraz daha irinli bir yaraya bürünen bu yara bir türlü iyileşmedi. İyileşmesine izin verilmedi.
Kaşındıkça kaşındı...
Kanatıldıkça kanatıldı.
Ta ki, körpe vicdanlara kadar işlendi, kan kokusu, ateş ve barut kokusu.
Ellerine veridi, kız kaçıran niyetine, maytap niyetine havai fişekler, molotoflar…
Oyunmuş gibi ruhlarına işlediler tazeciklerin. Ellerine oyuncak niyetine tutuşturup sakakları cehenneme çevirttiler.
İş yerlerini, resmi daireleri, ticaret merkezlerini, okulları, yurtları, hastaneleri, iş makinelerini yaktılar, yaktırdılar…
Ya canlar!..
Ya onca delikanlımız, yiğidimiz!...
Ya anaların, babaların canından kanından bir parça olan ve emek emek büyüttüğü nice canımızı, nice insanımızı kaybetmenin yürek acısı!..
Her bahar çiçek açması, arıların bal yapması, koyunların kuzu doğurması gereken huzur dolu dağlarımız yerine, her bir vadide kan, her bir taş dibinde kan, her bir dağ başında kan…
Dökülen kanlarımızın hüznüyle yanıp yakılan dağlarımız!..
Dağlarımızın aksi seda feryatları, yüreklerde kanlı gözyaşları!..
*
Hafızalarımızı tazeleyerek resmi rakamlarla konuşalım:
TBMM Terör Alt Komisyonu’nun raporuna göre:
30 yılda 7918 şehit verildiği;
35 bin 576 kişinin de yaşamını yitirdiği bildiriliyor (Bu rakama hayatını kaybeden bütün siviller ve PKK’liler dahil).
* 1984-2012 yılları arasında ölü ele geçirilen PKK’lı sayısı 22 bin 101.
* Bu dönemde 5 bin 557 sivil de hayatını kaybetti.
* PKK’nın iç infazlarının sayısı ile faili meçhul cinayetlerin sayısı bilinmiyor. Ancak 2.000 ile 17.000 arasında olduğu tahmin ediliyor.
Ya GÖÇ!
Bu raporda ayrıca 386 bin kişinin de göçten etkilendiği bildirilmiş.
ÖZELLİKLE 1990’LI YILLAR ÇOK KORKUNÇ, ÇOK ÜRPERTİCİ, ÇOK HAZİN…
* Ve daha da hazini, gerçekten de ağırlıklı olarak, şairin dediği gibi “Bir Eylül, Bir Ekim, Bir Kasım Kanar” daha çok kanıyor…
*
* Bingöl'de kapkara bir gün:
24 Mayıs 1993 tarihinde, 33 erimiz birliklerine giderlerken, PKK tarafından şehit edildi...
33 delikanlımızın hayattan koparılışı ile 33 ana yüreği, 33 ocak, nice 33 yürek yangın yerine döndü…
* 25 Ekim 1991 Çukurca’ya bağlı Çınarlı ve Çayırlı köylerindeki jandarma karakollarında 17 er şehit
*15 Mayıs 1992 Şırnak-Taşdelen Karakolu - 27 er şehit, 40 terörist ölü
* 26 Mayıs 1992 Hakkâri-Üzümlü Karakolu -15 er şehit
* 30 ağustos 1992 Şemdinli-Alan Karakolu - 20 er şehit
*13 Eylül 1992 Şemdinli-Aktütün Karakolu - 25 şehit
* 2 Temmuz 1993 Şırnak-Çelik Karakolu - 16 er şehit
* 1 Ağustos 1993 Hakkâri-Serbest Karakolu - 10 şehit
* 23 Ağustos 1993-Iğdır-Sultantopu 14 er şehit, 4 er kaçırıldı.
* 25 Eylül 1993-Van-Kanalga Karakolu - 12 er şehit
* 19 Kasım 1993 Hakkâri-Pirinçeken Karakolu - 10 şehit
* 15 Haziran 1995 Şemdinli-Ortaklar Karakolu - 15 er şehit
* 21 Ekim 2007 PKK Dağlıca - 12 er şehit
* 19 Ekim 2011 Hakkari'de 24 asker şehit
Yüksekova ve Çukurca'daki saldırılarda 24 asker şehit oldu, 18 asker yaralandı. Saldırı sonrası savaş uçakları Kuzey Irak'taki hedefleri vurdu; karadan da sınırlı kara harekatı yapıldı. Operasyonlarda 23 PKK'lı öldürüldü.
Not: Bir seferde 10 ve üzerinde şehit edilen askerlerimizle ilgili hüzün günleri, kanayan günler alındı.
*
Bu arada nice sivil kaybı.
Bizden olan, ancak dağları tercihe eden, isyankâr, kalkışmacı, terörist dediğimiz (aslında bu ülkenin, bu milletin canı, kanı olan, ancak bir şekilde kandırılmış, hainleştirilmiş, canileştirilmiş, silaha dönüştürülmüş) nice canlar(ımız)!..
Hangi ay hüzün ayı, kanamayan ay değil ki?!..
Hangi ay yas ayı, gözyaşı ayı değil ki?
Hangi ay dualarla defnedilen şehitlerimizin ayı değil ki?
Şairden iki dize ile bir özlemimizi dile getirelim.
“Dostluk yaralı serçenin üryan çığlığı.
Mezat bir alanda kırgın yaşamak.”
Dostluk, haince saldırmakla kurulmaz.
Kanayan yarlar; kanla, barutla, molotofla pansuman yapılmaz; kurşunla, yakıp yıkmakla sarılmaz.
Saldırının olduğu yerde savunma da bir reflekstir.
Ölümün kol gezdiği yerde, ölüm de öldürür.
Huzurlu, kardeşçe, dostça, insanca, adilce ve birlik içinde yaşayan ve paylaşan bir Türkiye, gönül birliğiyle gerçekleşir.
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.
Hikmet Çiftçi
05 Kasım 2014
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
Güne çok yakışan şiiri ve şiir yüreğinizi kutluyorum.. Saygılar..
Şiir kanamaya eşlik etmiş...
…Rehinli Vize…
'biz miydik sebebi
bakışınızda saklı duran acı suyun?
boynunuz büküktü öyle /
yalan söylemezdi hiç /
somut bir fotoğraftı deliliniz... /
taflanlarınızı araladım /
ağrınıza değdim ant içerken /
kanayanla kanatan /
doğurtulan
ve doğuran adına /
sabır gişesinden alınmış
rehinli bir vizeyle gittiniz /
biz gittik sonra /
:
herkesin yeri belli şimdi /
acı mührünü vuruyor şafağa.../...' (N. Erlaçin)
Şiir adına selam olsun....
TÜM YORUMLAR (9)