Her gece gibi dört duvarla örülmüş yine etrafım
Dışarıda gecenin karalığınla alaycı sokak lambaları yanıyor sadece, saysam ya kırk, ya elli
Şakıyan güzel bir ses yok, çisil çisil yağmasına rağmen yağmurun sesi bile yok!
Kuşlar da yuvalarına çekilmişler besbelli
Ay yok, yıldızlar yok, mehtap hiç yok!
Gökyüzü de iyice karanlık
Sessiz ve karanlık her yer,
İçim gibi…
Derdi bol, zahmeti bol, zulmü bol bir gece var şimdi.
Odamda ise tek spotlu bir gece lambamın etrafında loş kırmızı bir ışık gölü var,
Cehennem gibi!
Radyomu açıyorum eski şarkılar çalıyor
Eski ama masum ve çocuksu şarkılar gibi
Tarih günlerden bir gün, salı belki
Yalnız hava yağmurlu ve çok soğuk
Biliyorum böyle havalar kuşlar için de çok zahmetli
Tıpkı benim gibi.
Sadece radyom çalıyor şimdi
Ve sunucu tok bir sesle şiirler okuyor arada bir, şairleri Cahit Sıtkı ve Orhan Veli…
Ve kendi kendime sorularla geçiriyorum geceyi.
En çok okunan kitaplar listesine bakıyorum, hep mutluluk üstüne yazılmış her biri
En çok mutluluk kitapları okuyanlar mı daha mutlu oluyor diye düşünüyorum.
Saçmalıyorum sanki.
Sonra Cahit Sıtkı’yı düşünüyorum.
Yaş otuzbeş yolun yarısı demiş diğer yarısını görememiş, otuşbeşinden bir iki yıl sonra acılar içinde dünyadan çekip gitmiş.
Yani diğer otuşbeşi hiç görememiş..
O da çok içmiş Orhan Veli gibi.
Orhan Veli'nin de yazdıklarına bakıyorum hep alaycı, yaşamla ince kalın demeden dalga geçmiş ama o da Cahit Sıtkı gibi hayata erken veda etmiş…
Mutluluğun hayalini kuruyorum şimdi;
Artık rengarenk güllerle donanmış bir bahçede yalnız ve aşık kuşlar ötmeli.
Acılar, dertler, sevinçler hatta alaycı kargalar önümden geçmeli.
Çünkü bir elimde Cahit Sıtkı var, diğerinde Orhan Veli
Ve ben onları dinleyerek mutlu oluyorum şimdi
Onların tek istedikleri de bu belki
Onlardan tek farkım yaşım elli…
Mısraları her kar tanesi kadar beyaz ve yumuşak ama değdiği yeri ısıtan bir şefkatle dolu her ikisinin de…
Eğer şimdi yaşasalardı şarkı sözü yazar iyi para kazanıp daha uzun ve mutlu yaşarlar mıydı diye kendi kendime sorular soruyorum…
Etraflarında güzel kadınlarla kahırsız, zahmetsiz şen şakrak gecelerde kim bilir neler yazarlardı?
Yoksa paraları ellerinin tersleriyle itip ısmarlama şiirler yazmaz yine acıdan beslenerek içlerindeki şiirleri yazıp tekrar rakı şişelerinde mi ararlardı mutluluklarını?
Acaba mutsuzluğu hep mutluluğa niye tercih ettiler?
Yoksa onlar hep o halleriyle mi mutluydular?
Peki neden yazdıklarında hep acı var her ikisinin de?
Hayalleri bu kadar zengin insanların hayalleri neden hep acıdan beslendi?
Mutlu olsalardı bizlere acıyı bu kadar sevdirmezler miydi acaba?
Bizlere mısralarını okuduklarımızda damarlarımıza mutluluk zerk etmek için mi mutsuzluğu seçtiler yoksa?
Niye mutlu bir yazar yok?
Şimdi loş kırmızı renkli ışık gölünde radyomdan şiirlerini dinliyorum..
Kim bilir hangi duygu seli onları bu şiirleri yazmaya itti?
Ağlanacak, alay edecek bir şeyleri kalmadığı için mi dünyadan erken ayrıldılar?
Yoksa hayallerini bile kaybettikleri için mi?
Yine garip sorular tokat gibi patlıyor beynimde
Mutluluk, mutluluğu hayal etmek mi acaba?
Mutsuzluk mutluluk hayallerini kaybetmek mi?
Belki her ikisini de anlattılar bizlere.
Anlayamadık belki! ...
Mutluluğun hayalini kuruyorum şimdi;
Artık rengarenk güllerle donanmış bir bahçede yalnız ve aşık kuşlar ötmeli
Onlara bir de alaycı kargalar eklenmeli.
Çünkü şimdi bir elimde Cahit Sıtkı var, diğer elimde Orhan Veli
Ve ben onları dinleyerek mutlu oluyorum şimdi
Onların istedikleri de bu belki
Onlardan tek farkım yaşım elli…
Ömer Faruk GirginKayıt Tarihi : 22.4.2004 00:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
