garip bir masal yaşıyoruz,
hazin bir rüya soluyoruz...
ayrı telden, ayrı nağmelerden
eski hançerlerin kınlarında paslanmaya yüz tutmuş
önce annem şefkat ekerdi kiraz gölgelere...
eşarbı sıyrılırdı saçlarından,
kınalı saçlarına güneş vururdu tan yerinden
süt verdiği alperenler geçerdi önünden birer birer
yolları arşınlayarak
bayramlarda elini öperdik yalınayak..
kişiliğimizi, babil kulelerine sığdırırdık
daha gidilecek yollar varken
tenha kentlerin yalnızlığına katarak
şamdanlara giysiler dokuyan mumlar saklardık
ışığımız toprakta ,denizde yansın diye
baş döndürücü hızından başımızı alıp çıkardık dünyadan
günah damıtan sulardan atlardık enginlere
sonra demir sürgüler inerdi
avare hayatlar sürdüğümüz hücrelerimize
yalnız yaşamaya mahkum ettiğimiz ruhlarımıza
her gün güneş süzülürdü renksiz camlardan
ruh, gönül ve beden camından
zincirleri kırıp şafağı beklerdik
aynaları pas tutmuş gecelerde
o vakit kururdu taze başaklarımız
kayan yıldızlarca büzülürdü hayallerimiz
melek kanatlarınca dökülürdü gözyaşlarımız
karanlığı yakan mahyalardan acılar düşerdi bahtımıza
bir ekmek kırıntısı kutsalınca
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 11.10.2017 14:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!