Ne kurbanlıkların boynuzlarına elma, portakal takıldı ne de krepon kâğıtlarıyla süslendi. Adeta çalınmış gibi karga-tulumba edilip otomobillerin bagajına sokuşturulup kaçırıldı.
Hiçbir çocuk, ayakkabılarını koynuna alıp yatağa girmedi.
Hiçbir çocuk, başucuna astığı yeni bayramlık urbasının hayaliyle sabahın olmasını iple çekmedi.
Yaşlı kadınların dışında kimse bayram temizliği yapmadı, baklava açmadı.
Gerek yoktu ki; kurbana verecekleri paranın üzerine üç-dört daha katıp tatile gideceklerdi zaten.
Kurban kesilecek hayvanlar çocuklardan kaçırıldı. Çünkü modern medya, 'hayvanların çocukların gözleri önünde boğazlandığını ve bunun bir vahşet olduğunu' yazıyor, söylüyordu. Zaten çoğu, 'kurban' sözcüğünün gerikafalı beyinlerde ve dillerde olduğu iddiasında bulunuyordu.
Çocuklar, bayram heyecanıyla uyanmadılar. Uykusunu alanlar da ana-babasının hâlâ uyuyor olduğunu gördüler, bilgisayarının başına oturup, savaş oyunu oynadılar. Bilgisayarı olmayanlar da bayram harçlıklarını alır-almaz i-net salonlarına koştular.
Sokağın yoksul aile çocuklarının çaldıkları kapılar açılmadı.
Bayram eğlencelerinin şekli değişti; polise molotof kokteyli atıldı, karşılığında gaz bombasıyla cevap verildi.
Bir toplumu birbirine bağlayan en önemli unsurlardan birisinin din birliği olmadığı, onun yerini siyasi hırsların aldığı görüldü.
Hiç üzerlerine vazife değilken Ergenekon Davası'nda yargılananların avukatlığını yapan siyasi liderler, medya mensupları, blog yazarları sustu, çoğu yazılarını geri çektiler; 'kuyuya taş atanın bir deli olmadığını' anladılar.
Bölgesel birlik adına ülke birliğini ekşimiş hamura döndürenler insan haklarından bahsettikçe atasından kalma evde oturan Kara Fatma buna sinir olup, oğlundan alıyor hırsını:
'- Yaşı yere gelmeyesice oğlum, bu kurbanlığı kime kestirecem ben şimdi? ! Yuları verdin garayağlı gelinin eline, nereye çekerse oraya gediyon! Kemçik anasının evindeyken deniz mi biliyodu, otel mi? Anası acından ölüyo, ona yansın şu bayram günü denize gedeceğine! Aklınız böyle olduğuna başınızı sokacak bi ev alamadınız, kirada oturuyonuz! İki dene maaşınan bu yaşınıza gadar bi gecegondu bile alamadınız! Babana gahrından nüzül enecek nerdeyse! Bayram namazından gelip pencerenin önüne oturdu, gözünü yola dikti. Ölün arınızdan ölün! O yağlı, uluk, duluğu bitli, şemiği kirliden sana garı olmaz! O sülâleden kim amarat garı olmuş da o olsun! O sülâle tavada bişirip, gapağında yiten sülâle! Aklın varsa boşarsın. Yoksa sürüm sürüm süründürür o ganı yere cığıl cığıl akasıca! '
Yüksel ÖnaçanKayıt Tarihi : 3.12.2009 04:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Hocam yine öyle bir yazmışsınızki canevimden vurdunuz, çodukluğumu ağırladım yine...
Siz davet etmezsiniz okuyun diye bilirim, arada bir yoklarım Hocam neler eklemiş yine neler öğretecek diye merakla gelirim sayfanıza...
Yüksel Hocam çok teşekkürler...
İyiki varsınız...
Saygılarımla...
Lerzan Leman ERDİNÇ
Oysa eskiden...ne güzeldi...Ahh bayramlarım, çocukluğum, siyah ayakkabım, annemin diktiği elbisem..Bir daha o mutluluğu hiç yakalayamadım...
Çok güzel anlatmışsınız..Fakat..sonuna gelince güldüm kırmızı bir kurdele taktım orayada.))
Gecen bayram biri geldi, bisiklet almak için bayram harçlıklarını biriktireceğini söyledi.
Ya babanın pencerede çocuklarını beklemesi...
Ana baba yola bakar
Yüreğinden ateş çıkar
İyi evlat dağlar yıkar
Bayramınız kutlu ola... demiştim.
İyi evlatlar kalmıştır umarım.
Kutluyorum kaleminizi.
TÜM YORUMLAR (3)