çoğu kez susarız
bilinçli bir sessizlik değil bu
cesaretimiz olmaz konuşmaya
bir şeyler yapmayı değil
bir şeyler düşünmeyi tercih ederiz
aklımızdan neler neler geçer kim bilir
bir kayıp olarak görürüz bazen
kaybedilenleri
hatırımıza girmeden
üstündeki mürekkep daha kurumadan
henüz adını öğrenmeden
harfler dağılır bazen
kimliği , anahtarı kaybolur
kapıların önünde duraksamadan
açılmadan
isteklerimizi kaybederiz
bu yüzden dinmez öfkemiz
kimse bilmez bize yardım etmenin yolunu
dokunamazlar omzumuza
yaralarımız büyür koca koca
terk ederler sevdiklerimiz yerlerini
artık bizimle konuşmazlar
selam bile vermez birileri
elimizden tutacak bir kimsemiz bile olmaz
yıldızları keşfetmek
hayatı keşfetmekten daha kolaydır oysa
bir yıldıza tercih edilmek acıtır insanı
bu yüzden başımızı kaldırıp
göğe bakamaz oluruz
canımız sıkılır durmadan
yapmak isteyip de yapamadıklarımızdan
içimizdekiler kumbara bozuklukları gibi çınlar durur
kağıt paralar gibi sessiz kalırız çoğu kez
üstünde kimsenin taklit edemeyeceği resimlerimiz olsa da
kimse bizi olduğu gibi kabul etmese de
korkularımız değişir
farklı görüntüler düşer yüzümüzden
elimizi tutup sarılmak kimsenin aklına gelmez
bu yüzden sendeleriz durmadan
kendi başına ayakta duramama endişesiyle
oysa söyleyecek bir sözümüz olmalı
her an düşecek bir gölgemiz
aydınlığımız da
içimizdeki yanardağları söndürecek
bir ilaç keşfedilmedi henüz
aynalara küskünüz bu yüzden
ellerimizle dokunduğumuz her şey büyür
boyu uzar ağaç dallarının
alkışlarımız kesilir
çocuk değilsin yaşlı başlı adamsın derler
aramızda bir uçurum belirir
bir ucunda biz
öteki ucunda onlar
kime yakın, kime uzak olduğumuzu saklarız
kimliğimizi, kişiliğimizi gizleriz
susarız
dikecek iğnemiz yok yırtılan parçalarımızı
bizi bir arada tutacak ipimiz
yamalarımız yok
yeni isimler uydururlar
kulağımıza üfleneni artık hatırlamayız
kim olduğumuzun bir önemi de yok
dede, büyükbaba, amca, dayı…
o vakit sessizlik
konuşmaktan daha değer kazanır
bu yaşta yorgunluğun tarifi çok
denizimiz her türlü durulmuştur artık
gemimiz limana yanaşmıştır kendiliğinden
rotasını fırtınalar değil ,sükunetimiz belirler
canımız sıkıldıkça yelkenini boyarız
bugün kırmızı
yarın başka bir renk
keşke elimizden gelse
tüm denizleri boyayabilsek
kimseye yakın değiliz
telefonla ulaşılmakta zor
kelimeleri seslendirmekte zor
en sevdiğimiz öldüğünde başsağlığına gidememekte
acısını paylaşmakta zor
yüreğine dokunup teselli etmekte
iyi ki tanıdım diyebilmekte
hiç sıkılmadan bin kere tekrar etsek nafile
elimize geçen her şeyi denize fırlatıp
bir gemide yapayalnız kalmayı isteriz
bir an düşünmeden , hiç bir şey olmamış gibi
kimin ne kadar çok sevdiğini sabırla bekleriz
ışığına karşı koyamadığımız deniz fenerlerimiz
tanıdık bir kıyıya yanaştırır gemimizi
gereken bir paroladır oysa
azıcık bir tebessümdür
ufacık bir ilgidir ihtiyaç duyduğumuz
küçücük bir sevgidir merakla beklediğimiz…
daha önce böylesine hiç rastlamadığımız
tüm olasılıkları arkamızda bırakıp suya atlarız
ne kadar ılık ,ne kadar soğuk
ne kadar derin hiç önemli değil
amacımız sadece yüzmekte değil
kana kana içmekte değil
susuzluğu unuturuz
en çok ihtiyaç duyulan zamanlarda
her şeyi unuttuğumuz gibi
bir türlü karşılaşamadığımız kendimizi
unuturuz
en tanıdığımız bir yüzü hatırlayamayız bazen
belki de içine atladığımız bir anılar denizidir
bize yol gösteren inandıklarımızdır
kulağımıza fısıldanan yıllarımızdır
hoş geldin sesidir dostlarımızın
aslında gideceğimiz yer bellidir
onca seneler için
boynumuzda bir altın madalya
kucağımızda bir buket çiçek
aklımızda bir çok şey
bir baston elimizde
kalın gözlüklerimizle
gitmeye çalıştığımız …
redfer
Kayıt Tarihi : 1.1.2022 18:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İlyas Kaplan](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/01/01/bir-baston-elimizde.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!