Ay doğmuşsa şavkında karanlığın ötesinden..
Ulaşamadığın dağların arkasından,
Karanlık nokta nokta olmuşsa örtercesine ayın şavkını.
İt ürümüş kağnı geçmişse gıcırdayarak,
Çıplak yılan süzülmüşse deliğine,
Ağustos böcekleri çığlık çığlığa başlamışlarsa figana,
Havlamanın da gıcırdamanın da hükmü kalmamışsa
Yalnızlığın ötesinde.
Zifiri karanlık hükmetmişse ayın şavkına,
Küçük çırpınışlar yetmiyorsa aydınlığa koşmaya..
Basiretlik yenilgiyi kabul etmektir karanlık olduğunda.
Karanlık aydınlığa hüküm çaresizliğin ardından,
Güneşin şavkı fecre bir güdüm sabahın doruğunda..
Pamuk bulut dağların,
Mor sümbüllü bağların ardından
Tan vaktini beklemekse sabırla..
Çalmasam da udumu akortlamışsam burgularını gıcırdatarak,
Bir şarkı tutturmuşsam”Dönülmez akşamın ufkundayız”dan öte,
Sabrı benliğimle bütünleştirip,
Aydınlığın mutlaka geleceğini bilmek.
İtin soluğunun kesildiği,
Ağustos böceğinin zerdali ağacında kuruduğu,
Kağnı tekerlerinin yağlanıp kaldırıldığı,
Azmin zaferi bulduğu anın geleceğini de bilmektir..
Hamurun yoğrulduğu nasırlı ellerle
Tandırı yanıp,sacın kızdığı gayıt damında.
Bacanın karanlığında kayboluşu
Sapın samanın çatırtısı
Kütür kütür koyu yeşil biber,
yanında şakından yarılmış domates.
Bişirgeçin çevirdiği bazlama kokusu.
Soğan kırmızı sac böreği ya da çömlek peynirli,
Yetecek nefsimize Karın tokluğunu da bilmeli.
Kayıt Tarihi : 20.1.2010 10:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (3)