İnsan yakışmalı ya bir yüreğe,
ya da bir kıyafete...
Bense hiçbir yere yakışmayanlardanım;
kendi gölgeme bile sığamıyorum artık.
Ben mi beceriksizim,
yoksa mutluluk mu adam seçiyor?
Anlamadan geçti yıllarım —
zaman, avuçlarımdan sızan ince bir kum gibi.
Şimdi, gözlerimin içindeki
camdan şatolar bir bir yıkılıyor.
Rüzgâr, içimdeki sessizliği üflüyor;
anahtarı kayıp tüm kapıların.
Zincirli artık dilim —
sözler pas tutmuş bir kilit gibi.
Kelimelerim sus pus,
cümlelerim kırık,
harflerim eksik...
Ne söylesem yarım kalıyor,
her hecede bir nefes düşüyor.
Bir yanım hâlâ gülmeyi deniyor,
ama ağzımda küflü bir tebessüm;
zamanın rafında unutulmuş bir umut gibi.
Avuçlarımda geçmişin tozu,
yılların yankısı hâlâ tütüyor.
Mutluluk benden kaçarken,
ben hep bekledim —
kapısı olmayan bir evin önünde.
Ne gelen oldu,
ne gidenin sesi duyuldu;
yalnızlık, posta kutumda birikmiş mektuplar gibi.
Şimdi yüreğim bir enkaz yeri;
üzerinde “Dikkat — Çökebilir” yazıyor.
Adını anınca taşlar düşüyor
içime, içime...
Atıldığım kuyulardan çıkamıyorum —
gökyüzü bir avuç su kadar uzak.
Bedenim Yusuf,
ruhum acı.
Gözlerim ayrılığa ram,
kirpiklerim dua tutuyor.
Zincirli dilimin bu son özgürlük kaçışı:
çırpıyorum kanatlarımı — biliyorum,
uçabilirim.
Biliyorum,
mutluluk bir kanat ötede.
Ve ben...
hazırım.
16.10.2025 13:50
Kayıt Tarihi : 16.10.2025 13:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!