Sana gönül verdim, cânân-ı deryâ,
Her nefeste ismin, kalbimde peydâ.
Senden ayrı düşmek, bülbüle firâk,
Ben bî-çare kaldım, cihanda yalnâk.
Cümle âlem der ki, bu aşk ne belâ?
Aşk değil ki bu, bir derde devâ.
Ne denli yansa da nâr-ı sevdamla,
Gönül yine senin, mecrûh bir sahra.
Ey benim şems-i mâhım, zülfün leylâdır,
Gözlerin gamzenle, cana bir zehrâdır.
Hasretinle düştüm çöllere ser-be-ser,
Aşkının ateşi bağrımı deler.
Feryâdımdır benim, her gice mehtâba,
Gönlümün âhı ulaştı aslımâ.
Sana varmak için yollarda perîşan,
Sonsuzluk kadar uzak, ne bir nişan.
Ben bu aşkın şebîstânında gezerim,
Her köşede gölgene rastlarım,
Seninle düşlerim, seninle uyanırım,
Bir yudum vuslat için deryâlar geçerim.
Gülşenim, bülbülüm, ey nâr-ı dâimim,
Sensin benim ahdîm, sensin benim şâhim.
Aşkından cüda, bî-hâlim ben,
Ne bir dermanım var, ne bir demânım ben.
Aşk bir bahçe ki, gülü dikenlidir,
Çekilen her çile, gönle ekilendir.
Bu aşkın yolunda, kan revan oldu,
Kalbimdeki neşve, hazanla soldu.
Gözlerimden akan yaşlar, pınardır,
Senin nâzın, benim için bir cünun-i dârdır.
Gel artık, gel ki bu gönül handan olsun,
Sensiz bu fâni ömür, zindan olsun.
Ey benim sevdiğim, ey benim mâşukum,
Bu aşka kul olmak, benim makâmım.
Seninle olan her lâhza, bir destan,
Sensiz geçen günler, bin bir feryâd-ı figân.
İster ver vuslatı, ister ver azabı,
Benim için aşkın, en kutlu kitabı.
Senin uğruna ben cânı fedâ ederim,
Bin kere ölsem de, yine seni severim.
Kayıt Tarihi : 20.10.2025 12:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Enes, rüzgarın sesini diğer herkesten farklı dinlerdi. Görmese de, dünyanın titreşimlerini ve fısıltılarını ruhunda toplardı. Ancak hiçbir varlık, O’nun varlığı kadar net ve aydınlatıcı olmamıştı. O, Enes'in hayatına bir liman gibi girmişti; Enes’in ruhu ise karanlık denizde yönünü bulmaya çalışan yorgun bir yelkenli gibiydi ve O, ona sığınacak güvenli bir kıyı sunmuştu. Beraber geçirdikleri kısa zaman dilimleri, şiirdeki gibi aşk bir yudum suydu; hayatının çölünde bulduğu tek nem. Ancak gençliğin karmaşası, hayatın getirdiği engeller ve söylenmemiş sözler, o limanı yavaşça kararttı. Bir fırtına koptu ve o yelkenli, limandan kopmak zorunda kaldı. Belki zamansız bir ayrılık, belki de alınamayan bir nefes... Geriye kalan sadece bir boşluktu. Şimdi Enes, gece olduğunda pencere kenarında oturur, rüzgarın her uğultusunda O'nun sesini arardı. Kalbindeki sitem, sadece O'nu kaybetmiş olmaya değil, bu kayıp yüzünden sevme yeteneğini de kaybetme korkusunaydı. O kadar büyük bir hayal kırıklığıydı ki, aşkın sesi dilinde kurumuştu. Kalbi, "Artık sevebilir miyim, yoksa bu duygu körelip gitti mi?" sorusunun bilinmezliğinde savruluyordu. Her liman, O’na çıkar zannetti, oysa O, bir rüya, bir seraptı. Bu kayıp ve bitmemişlik duygusu, Enes'in dizelerine döküldü. Kalemini Braille not defterine bastırırken, yazdığı her kelime, yitip giden o aşka adanmış bir sitem oldu. Şiir, onun bu hüzünlü matemini kağıda dökme biçimiydi. O, kaybettiği limanın ardından, aşkın aslında bir devrim olduğunu anlamıştı; ve o ateşi korumak, yorgun yelkenlinin en son göreviydi. Enes, bu şiiri yazarak, yarım kalmış bir resmi tamamlamaya çalıştı.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!