Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,
Değilse de bir mekan ve bir zaman içinde,
Üçü de hayli kurnaz üç kafadar yaşarmış,
Ortak bir iş ve ortak bin altınları varmış.
Bir zaman bir kasada saklamışlar, nihayet,
Fesat girmiş kalplere, baş göstermiş art niyet.
Demişler "Bu parayı tutmayalım kasada,
Hiç birimiz zerrece güvensiz olmasa da,
Yerin kulağı vardır, bir eli uzun duyar,
Kaşla göz arasında gelip kasayı soyar.
İyisi mi beraber bulup bir emin kişi,
Altını emanetle halledelim bu işi"
Bir müddet düşünmüşler, "Kim alır ki emanet,
Bin altın bu, insanı günaha sokar lanet"
Biri demiş "Verelim bizim Hamdi hocaya,
Çok munis bir adamdır, hayır demez ricaya"
Dalarak mahallenin pazarı, çarşısına,
Hep beraber çıkmışlar hocanın karşısına.
Demişler "Aman hocam, rahat etsin içimiz,
Bir tek altın vermeyin gelmedikçe üçümüz"
Hoca demiş "Pekala, ama bu sözle olmaz,
Yazıya dökmeliyiz, söz uçar, hükmü kalmaz.
Niye şüpheye düşüp keyfimizi bozalım?
İyisi mi, etraflı bir tutanak yazalım"
Hemen dört başı mamur tutanak hazırlanmış,
Ve besmele çekilip divit hokkaya banmış.
İmzalanmış tutanak, keyif kahvesi gelmiş,
Bin altın sayılarak hemen teslim edilmiş.
Veda faslından sonra oturmuş üç kafadar,
Demişler "Bin altını tam iki bin etmek var.
Biraz beklemek lazım, geçirelim bir ayı,
Sonra birimiz gidip kandırırız hocayı"
Ve plan uygulanmış, bir ayı beklemişler;
Bazen hak hukuk için hırsız planı işler.
Bir sabah, namaz vakti, halk derin uykusunda,
Hoca abdest alırken caminin avlusunda,
Yaklaşıp selam vermiş üç kafadardan biri,
"Aman hocam, hastam var, bura değildir yeri.
Gidelim de bana şu emaneti geri ver,
Hanım doğum yapacak yetiştirirsem eğer"
Hamdi hoca şaşırmış, demiş ki "Delikanlı,
Anlıyorum, yüreğin çok büyük heyecanlı.
Ama anlaşma yaptık, şartları bilirsiniz,
Altını almak için üçünüz gelirsiniz"
Adam yalvaran sesle "Hocam Allah aşkına,
Zaman dar, Allah şahit, kızmayın bu şaşkına.
O isim doksan dokuz ismin en bağlayanı,
Onla coşar inanan kalplerin çağlayanı"
Namussuza bir bakın, hassas yerden vuruyor,
Allah dendiği zaman hocada kan duruyor.
Hoca inanmış, hemen yeni tutanak yazmış,
Zaman geçiyor diye bizim uyanık kızmış.
"Borç aldım bin altını" yazılmış anlaşmaya,
İnsanoğlunun bir kez arsızlığı taşmaya...
En haram kazançların diz çöker sofrasına,
Yaradan düşürmesin bizi gönül pasına.
Koşar adım varmışlar hocanın meskenine,
Altın dolu kasayı getirmiş hacı nine.
Hoca demiş "Hak yazar gerçek anayasayı,
Buyur evladım götür altın dolu kasayı"
Altını alan kurnaz malum plan üzere,
Göç etmiş apar topar, bilinmeyen bir yere.
Diğer iki kafadar kadıya başvurmuşlar,
Hocayı suçlayarak olayı duyurmuşlar.
Demişler ki "Mahkeme gerçeği görmelidir,
Anlaşmaya uymadı, bin altın vermelidir"
Hamdi hoca, eşrafın en güvendiği kişi,
"Yarabbi, nerden sardım başıma üç keşişi,
Senin güzel isminle beni dolandırdılar,
Altın önemli değil, güveni yandırdılar,
Rabbim, bin altın değil, servetimi vereyim,
Yeter ki üç zalimin hüsranını göreyim.
Biliyorsun, masumum, tevekkülüm sanadır,
Bu soysuzların kastı dinedir, imanadır.
Meylim yoktur dünyanın parasına, puluna,
Çare sensin Yarabbi, bir yol göster kuluna"
O gece rüyasına Peygamberimiz girmiş,
Elindeki mendili Hamdi hocaya vermiş.
"Var git ümmetim, böyle yıpratma asabını,
Onlar düşünemedi Allah'ın hesabını.
Şahidim, görülmedi sende zerrece haset,
Mü'minde zulme karşı bitmemeli feraset"
Hamdi hoca rüyadan işareti alınca,
Doyurarak karnını, giyinerek kalınca,
Yürümüş mahkemenin olduğu yöne doğru,
Tarifsiz bir huzurla dolmuş hocanın bağrı.
Sabah erken saatte kurulurmuş mahkeme,
Hoca demiş "Allah var, gerek duymam hakeme.
Yaptığım anlaşmaya ölene dek sadığım,
Kadı, görülmüş müdür doğruda olmadığım?
Bakınız, anlaşma bu, ne yazıyor, okuyun,
Sonra da adaleti vicdanlara dokuyun.
Üçü birden gelsinler, altınları vereyim,
Hamdi hoca kim imiş, aleme göstereyim.
Tek altın bile vermem birisi eksik ise,
Yazın muhterem kadı, ilan olsun herkese.
Duyurunuz bendedir üçünün emaneti,
Tel'in etmiş peygamber her türlü ihaneti.
Ben Hamdi'yim, hamdım da yalnızca Allah'adır,
Böyle vicdansızlara bütün dünya sahadır.
Üçü birden gelene kadar altınlar bende,
Haksızsam boynumu vur, tereddüt etme sen de"
Hikayemiz bu dostlar, kanaatkar olmayan,
Üç imansız yüzünden vicdanlardır kanayan.
Hırsızlık kol geziyor, görüyoruz yıllardır,
Bu ahvale susanlar bence aciz kullardır.
Altın değil, çalınan milletin ahlakıdır,
Bu, vicdanı kavuran çok tuhaf bir yakıdır.
Ne tür olursa olsun suçlunun suç aleti,
Önce vicdan olmalı hakimin adaleti.
Adalet ona ayrı, buna ayrı tartarsa,
Bir yerde adalete güvensizlik artarsa,
Hiç bir din, hiç bir inanç koruyamaz milleti,
Allah'ım ülkemizden uzat tut bu zilleti.
Önüne geç Yarabbi gücü hak bilmemizin,
Cüce ortaya yazdı, takdir elbette sizin.
Kayıt Tarihi : 10.3.2014 11:22:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Eyüp Cüce](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/03/10/bir-altin-hikayesi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!