Bir akşam kuruyemişçiye gider, kuruyemiş alırsın. "Ayrı mı olsun, karışık mı? " diye sorar satıcı. "Karışık" dersin: biraz beyaz leblebi, tuzlu fıstık, badem, Şam fıstığı (kabuklu; kabuksuzu çok pahalı) , biraz da fındık -tuzla kavrulmuş. Satıcı kesekağıdını doldurur, sallar, içindekileri iyice karıştırır. Evde, kesekağıdını büyücek (yeterli büyüklükte) bir -cam- kaba boşaltır, içkini koyar, çalışma masana oturursun. Önce leblebileri teker teker ötekilerin arasından seçer, avucunda toplarsın -bir yandan yer, bir yandan içersin (-bir yandan da yazacağını düşünürsün) . Kapta hiç leblebi kalmadığından emin olunca (iyice karıştırırsın kabı, emin olmak için; emin olmalısın) , fıstıklara geçersin, onları da teker teker seçer, toplar, birer birer, kabuklarını kül tablasına ayıklayarak yersin; onlar bitince (iyice emin ol) , bademleri, onların da kabuklarını ayıklayarak (hepsi ayıklanmaz; ayıklanmayanlarını öyle kabuklu yersin; sonra Şam fıstıklarını seçer (kabukları açılmayanları kül tablasına atarsın) -o arada, yazacağını düşünmeye epey uzun aralar verirsin): en son da pek sevmediğin fındıkları yersin; zaten yalnız onlar kalmıştır kapta; onları ayıklaman da gerekmez -bu arada içkin de bitmiştir. Yaşamı anlamaya başlamışsındır. (-Şimdi ne yazacağını biliyorsun.)
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta