Bir Adam Bir Kadın ve İki Kişilik Aşk

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


34

TAKİPÇİ

Bir Adam Bir Kadın ve İki Kişilik Aşk

Gülüşlerinin cemreleriyle sokuldum düşlerine, günlerden özlem
Bülbülün çığlığına karıştı sesim, unutuluşun diğer adıymış elem
Kirpiğine toz değse incinirim, ölümdür sarılışlardaki hazin sitem
Sevdanın masalı iki kişiyle yazılır, hüzündür dokunuşları kül eden

Alevle sarmal olan bir kentin penceresinden bakıyorum aşka, ufkumda mavi sular, ruhumda yeşil ormanlar. Kuşlar polenlerini düşürüyor rüzgâr koyuna, dudakta nem, tende özlem, gönlümde elem. Hangi dağ alır beni koynuna söyle sevda bakışlım, gelmezse o çok özlediğimiz baharlar!

Her masal yalnız yansımaların ve tek kişilik yaşamaların ‘İmdadı’yla parlak bir ışığa sevdalı kelebeklerin yazgısını kuşlara anlatır. Sislere karışır susku, soylu yaşam alışkanlığımızdır oysa aşk, ihtiyar güneş uyandırırken en sarp yamaçları. Sonsuz bir dağ yoludur ömür, göz göz olduğumuz bir hüznün mor şafaklarına gönlümüz taşırken merhemsiz acıları.

Kilitsiz düşlerin zincir boğazında bir adam, ruhuyla talanlıyor insanların unuttuğu alanları. Divit hokkada esir, dünler unutuldukça eskir, yaslanır anlara heybetli ah, bir kadın kaygıyla sevişir. Dokunur yârin terli tenine hazin bir el, aşk soylu dünlerin en hazin sahnesidir.

Gül kokusu var toprakta, yanakta sevda busesi. Arı kur yapıyor polene, panoya anlam nakşeden Sude’nin nazı var hicranda. Devrilmiş sızılar dalgası ağaçtaki budakta, yârin nefesi yol ararken şafakta. Gül narına muhtaç, sevda yangına, aşkın hercai bekleyişi ballanırken kangren dudakta.

Hazımsız düşünüşlerin günlüğünü yırtıyor bir adam, gövdesinde kavga artığı kırık bir bıçak. En maraz sözlerin hıçkırık seansından kendine dönüyor kadın, devrik bir ağaç gibi bitap. Dağ küsmüş yeline, toprağın sinesinde yetişmiyor nicedir aynı hazla aşk.

Ömür urbalarımızla her mevsim bayramları bekleriz kısacık molalardan arta kalan düşünüşlerimizle. Kalburüstü bir kahkaha tufanıymış yaşamak, yalan ırmağında yüzerken insanlar. Çerçevesiz resimlerde mağrur bir gülücüktü varlığım, kirli bir çanakta çalkalanırken lal limanlar.

O kendi ayazımızın penceresinde kendi söküklerini diktirmez rüzgâr ve savurur aşkın ipini yürek iğnemizden öteye. Cümleler artık bir muamma, sözler kendi dumanıyla giriverirler girdabına. Ne mümkün aşkı anlatmak, o parça tesirli yalnızlığımızın tufanlarında biz bir yerlerde aşkı beklerken.

Gün gecenin en koyusuna sızarken, biz ılık bir düş nefesinin koynunda kırık sesimizin gövdesine sokulacağız. Ağrımız, kırılmışlığımız, kırıklığımız ve belki de dağınıklığımız o gün çiçeklerinin üzerinde sıcacık bir esneyişe bürünecek, ardından gözlerimize inen mutluluk perdesi ile çok uzaklara gideceğiz. Hangi boyutunda olursak olalım bizler yaşamın yangın her vakit tırmanır asi bir sarmaşıkça gövdemize, bir yol bulup kaçamayız denizlere.

Mevsim geçişlerini yudumluyorum dünlere uzak, kendime yakınım. Ölü umutların penceresinden uzakları yakın ediyor sevdalı bir kadın, yüreğinde aşk, avuçlarında olmazlığın hazin sıcaklığı. Yorgun güneş devrilir birazdan yatağına, rüzgârın yelesinde üşür ah adın.

Dağlar yok olur yollara, kem olur göz olur özleme. Dağlar düş bekçileridir, mavzer yarasıyla kefen olur geçmişe. Dağlar yıkık gün sevdası oy, karanfil büyütür kimi zirvelerinde. Dağlar sevdadır sevgiye, ateşin ruhunu saklar göğsünün en mahremlerinde.

Köksüz fidanlar betona sarılmış, dillerinde yanık bir türkü. Kıyam suskular kabından taşmış, ellerinde özgür devinimler. Yoksul dayanaklarla güçleniyor toprak, ruhlarından sökülürken prangalar. Yarınlar unutulmamak için şimdi, kenetlenirken aşkla insanlar.

Paylaştırılmış mutlulukların farklı kesitlerinde ve tanımsız bütün resimlerinde aynıdır gülüşün tarifi. Benzeşik düşlerin birbirinden uzak yolculuğunun masalıdır aşk, ağdalı anlatılarla hazzına sarılır ve hayat gibi üç boyutlu geçişlerin tozlu sahnesidir.

Taşkınla yolundan ayrılan sular gibiydi aşk, adım adım akarak suladı yürekleri. Taşı sürükledi, toprağı belledi ve bereketle besledi sevgisizleri. Özlemin koluyla sarmaladı kentleri sonra, kulaç atarak yardık denizleri, evrim masallarıyla uyuduk geceleri.

Yosun dalganın sırdaşıdır, kaygan dilinde karanlığın devrilir yalpasına. Korku yonganın yoldaşıdır, alevin kahrıyla sarılır aşka. Ne vakit dağlar düz olur ve hangi dalga dağları içine savurur kahrolur sorgusuna. Aşk kimi yalnızlık, kimi darlıktır ve asırlardır böyle dönmüş bu çelişkili küre unutma! .

Anla ki sevgili, sevginin sazına söz asmış el yordamıyla Veysel, karanlığa mızrap vurmuş yaşama âşık yüreğiyle. Uzun ince bir yol olmuş hayata, tutkuyla yürümüş sendelemeden hiç görmediği sevgiye. Aşk Veysel’in mirası, Yunusun yürek hürmeti dostlar. Mevlana’yı uyandırıp sormak gerek kimdir kâinatın himmeti?

Selahattin YETGİN

Selahattin Yetgin
Kayıt Tarihi : 2.7.2013 12:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ömer Sabri Kurşun
    Ömer Sabri Kurşun

    Özgün söylemlerle süslenmiş güzel cümleler. Baştan sona, sondan başa ayrı ritmle okunabilen değiş ve hoş bir çalışma. Kutlarım Selahattin hocam yürek kaleminizi..
    Sevgi ve saygıyla...

    Cevap Yaz
  • Levent Karakaş
    Levent Karakaş

    tebrikler yürek sesiniz hiç susmasın şiir tadında kalın..tam puan ile selamlıyorum sizi ve şiirinizi..

    Cevap Yaz
  • Bülent Aydınel
    Bülent Aydınel

    Candan kutluyor,saygılar sunuyorum...

    Cevap Yaz
  • Necla Özkan
    Necla Özkan

    Bu acemi sıusar bu eser karşısında edebiyat dünyasında yerini bulacakktır saygılarımla kutluyorum

    Cevap Yaz
  • Necla Özkan
    Necla Özkan

    Bu acemi sıusar bu eser karşısında edebiyat dünyasında yerini bulacakktır saygılarımla kutluyorum

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Selahattin Yetgin