Binbir renkli hayalin by verdiği zamanlar

İlyas Kaplan
1264

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Binbir renkli hayalin by verdiği zamanlar


üç temmuz saat on iki
daha kızgın parlıyor güneş
at nallarının dövdüğü yollar
toz halinde
hafif bir sis tabakası olup yükseliyor
toz kaldırıyor havaya
hareket eden her şey

gökte top top asılı duruyor bulutlar
boy atan ekinler üzerinde
daha çok parlıyor güneş
sarı bir çizgi gibi beliriyor
her yeşil başakta

toprağın üstü kabuk tutmuş
kırmızı toprak morarmış
kızıla boyalı gökyüzü
kuru birer patikaya dönüşmüş
dere yatakları
bütün bu olup bitenler
kurak bir yazın habercisi

kızgın güneş vurdukça
taze buğday başakları önce biraz bükülüyor
sonra başakların ağırlığını taşıyan sapları
sarkıyor baş aşağı

büyük büyük bulutlar
yüksek, kocaman bulutlar
yağmur getiren bulutlar
tarlalardaki adamlar bulutlara bakarak
havayı kokluyorlar
rüzgarın esip esmediğini anlamak için
kaldırıyorlar ıslak parmaklarını
dört gözle bekliyorlar Allah'tan gelecek rahmeti

öğle vakti sonrası
ufak tefek rüzgarların eşliğinde
bambaşka mecralara sürükleniyor zaman
düşüyor bir iki damla yağmur
külrengi toprağın bir kısmına

hafiften bir rüzgar
kuzeye doğru esiyor
kurumuş otlar hafif hafif birbirine çarpıyor
yeniden soluyor gök
yeniden soluyor güneş
düşen yağmur damlalarının tozlarda açtığı çukurcuklar
ekinlerin üzerine berrak damlalar bırakıyor

gün boyunca şiddeti arttıkça artıyor
soluk vermeden
durmadan esen bir rüzgar bu
yollardaki toz döne döne havaya kalkıyor
kenarındaki çalılıkların üzerine çöküyor
büsbütün artıyor rüzgarın hiddeti
öfkesi

rüzgar toprağı yaladıkça
yerde ki her şey havalanıyor
yavaş yavaş yükselen bir duman halinde
götürüyor ta uzaklara
kuru , hışırtılı sesler çıkarıp
kızıllaşan gökyüzünde kaybolup gidiyor

saman çöplerini, yaprakları
hatta toprak parçalarını bile
sürüklüyor tarlaların üzerine
uçuşup duruyorlar boşlukta
kıpkızıl bir güneş parlıyor gökyüzünde
sıkıntılı, boğucu, karamsar ve şiddetli
esiyor rüzgar
üç temmuz günü
her an biraz daha artan bir hızla

şimdi akşam üstü
gökyüzünde asılı duran güneşin
ışığı sönük
bir alacakaranlık sarıp sarmalıyor etrafı
kırmızı ve yuvarlak bakıyor yeryüzüne
rüzgar yere yatırdığı başakların üstünde
bağırıyor, haykırıyor
her buğday sapı bitkin bir halde
rüzgar yönüne doğru salınıyor

şimdi saat yirmi
pencerelerden sızan ışıklar da
yıldızlar toz bulutu demliyor
evlerin bahçelerinde
gizli bir esinti
toz bulamacı halinde
büsbütün havaya karışıyor

gecenin öteki yakası
rüzgar ıslık çalıyor hafiften
her yan sessizlik içinde
tozlu hava
sesten sisten daha çok boğucu
zerreler halinde gözle görünmüyor bile
sandalyelerin, masaların üstlerini
kapı eşiklerini kaplıyor
ince bir toz tabakası

dört temmuz şafak vakti
rüzgar horoz sesleriyle boğuşuyor
havaya sis hakim
günün ilk çeyreğinde
gökte süzülüp duruyor
çit direklerinin tepelerinde
tellerin üzerinde
yapraklar, yoncalar, buğdaylar,çalılar
oyuncağı sanki
yaramaz bir çocuk edasıyla
oynaşıyor onlarla

bu sabah portakal çiçekleri ne güzel
bir portakal kadar küçülen dünyayı seyrediyor
şu yüksek ve tepesi taç gibi yuvarlak bulut
içinde yağmur yağdırma isteği

güneşin bütün aydınlığı
beyaz papatyalar açan kırlara dökülüyor
parıldayan çiğdem taneleri de yere dökülüyor
güller açıyor
mis kokulu yoncalar çiçekleniyor

cenup rüzgarları tekrar tekrar esiyor
evlerin pencerelerine
süt isteyen çocukların bağırması gibi
bir ses dolaşıyor civarda
vahşi tayların yelelerine tutunmuş
mavi bir kuş ümit taşıyor yuvasına
bilinmez diyarlardan

bu sabah
binbir renkli hayalin boy verdiği sularda
sihirli define bulmuş gibi
bir balıkçı sandalıyla
alıp gezdiriyor güneşi

bugün her şey güzel
asude ırmak ve toz pembe ufuk
bir rüya bahçesinde geziniyor
uysal bir çocuk gibi
maviliğini dökecekmiş gibi
bir diriliş var toprakta
yağmur yağmış, kokular yayılmış dallardan
kuşlar ve ağaçlar sarhoş
herkes memnun yaşamaktan

İlyas kaplan -redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 5.7.2023 14:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlyas Kaplan