Bana insanlık dersi vermeye kalkma!
Bu insanları bin yıl, ben sevdim.
Ve böyle baktım,her renkten halkıma.
İnsanlığa,insanlığı ben öğrettim.
Çünkü sevgiyle yürüdü her işim.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
yüreğinize sağlık!
saygı ve sevgilerle
şiirinizi kutlarım üstad sevgi ve saygılarımla
BIZ ERMENI DEGILIZ VE HIC ERMENI OLMADIK.. YÜREGINIZE SAGLIK, SAYGI VE SELAMLARIMLA..
Şiir olarak çok güzel. Ama biraz öfke dolu. Diyeceksin ki haksız mıyım? Belki haklısın..
Değerli kardeşim.. Bir arkadaşın altına bir yorum yazdım. Aynen koyuyorum. Bu ülkeyi, etkiler ve tepkiler arenasında, kavgaya düşürmek isteyen emperyal batılı güçlere ders vermeliyiz. Sakin, bilgili ve bilinçli tavırlarımızla.
'hepimiz Ermeniyiz var mı ötesi, hepimiz Aleviyiz, hepimiz Kürtüz, hepimiz Türküz
yüz binlerce kişi tek yürek tek ses oldu. '
Sloganı atıyorsun...
Bu tür gerçek dışı sloganlar atıldıkça insanlar birbirini anlamamış, dinlememiş, düşüncelerini paylaşmamış olur.
Ben insanım.. İnsanlık için varım özünde durmalı insan ve insanların etnik kökenlerine, düşüncelerine, dinlerine saygı duyulmalıdır.
Değilse, yok saymak, karşıtı silmek, saygıyı ortadan kaldırmak daha çok cinayetlere neden olur.
Ben ermeni değilim. Ben kürt değilim. Ben alevi değilim. Deme özgürlüğünü yitirten saçma sapan sloganlarla nereye varılabilinir ki?
Ben insanım, kendi düşüncelerim var. Belirli bir etnik kökene sahibim. İnsan kendi düşüncesini ve etnik kökenini özgürce söyleyebilmelidir.
Düşünce ve insan özgürlüğünü savunan insanlarda, insanların düşünce, etnik ve toplumsal varlıklarını yok sayma düşünceleri olmamalıdır.
Acı, şiddet, cinayetler insanlık suçudur. Hangi düşünceden gelirse gelsin. Hangi kökenden gelirse gelsin.
Bu gün batıdan gelen şiddet ve cinayetlere susanlar, olayları istismar ederek, içlerindeki kinleri sağa sola sıçratma yolunu seçmemelidirler.
Böyle bir tutum, iddial edilegelen hepimiz insanız, idealimiz düşünce ve özgürlüklere baskıları kaldırmaktır, özüne aykırı düşer.
Benim ülkemde, batının emperyalist amaçlarını gerçekleştirmek üzere, sağdan, soldan, dinden, din dışıdan bir çok insan öldürüldü. Ülkemin karıştırılması için yıllar boyu türlü oyunlar oynandı.
Gerçekten insan ve insana ait bireysel ve toplumsal düşünce ve özgürlüklerden yana olanlar bunları iyi görmelidir.
Her gün değişik nedenlerden onlarca insan ülkemde ölmektedir. Ülkemin insanları açlık ve safaletin içinde sürüklenmektedir. Bir avuç mutlu azınlık, batılı bir yaşam biçimini seçerek, ülke insanların çoğunun sırtından geçinmekte, ülkemin insanlarını hor görmektedir.
Düşünce ve amaçlarımıza uygun düştü diyerek Hrant Dink'in canice öldürülmesini fırsat bilerek, insanların ideolojik kinleri pompalanmamalıdır.
Yarın, bir başka görüşten, hemde özgürlükçü düşünceye ait görüşten biri gider cinayet işler.
Bir toplum bu tür kısır döngüleri yaşamaya başladığında, aralarındaki meseleleri uygun bir şekilde konuşmadığında, baskı ve terör insanların kafalarına vurulduğunda, bireysel ve toplumsal özgürlük asla gelmez.
Madem ki barıştan ve insanlıktan yanayız. O zaman barışcı ve insanlıkçı yanımız ortaya çıkmalıdır.
Bu yol, karşı düşüncelere kin duyarak olmaz. Bu yol, karşı düşünceleri ve toplumsal yapıları yok sayarak olmaz. Bu yol karşı düşüncelere ve toplumsal yapılara hakaret ederek olmaz.
İstismar ideolojik kavgaların içine girerse, hiç kimsenin kimseye güveni kalmaz.
Ve maalesef benim Hrant Dink cinayeti ile gördüğüm, olayların sadece ideolojik istismarı yapılmaktadır.
Ve birileri bu istismarları büyüterek ülkem üzerinde oyun oynamak istemektedir.
Gerçekten ülkesini sevenler bu oyunlara girmemelidir.
Bir haftaya yakın medyası ve televizyonları bu olaylara kitlenirken, ülkemde her türlü çarpık hadise, açlık ve sefalet diz boyu sürmektedir.
Bu kadar güçlü, medya, basın kuruluşları ve sivil toplum örgütleri, söyledikleri kadar insancıl ve özgürlüklerden yana iseler, aynı gücü, sokak çocuklarını kurtarmaya, açlık ve sefalet içinde sürünen insanları kurtarmaya seferber olsunlar.
Ama bütün bu konular reyting yapmıyor diye kimse uğramıyor biliyorsunuz.
Ama batı tarzı bir yaşam, yozlaştırılmış, sululaştırılmış bir yaşam ve ideolojiler söz konusu olduğunda, reytingler tavana vurduruluyor. Sayıları 50'yi geçmeyen bazı grupların aşk, aldatma, ihanet dedikoduları ülkenin gerçek sorunlarından daha çok bu kuruluşların gündeminde yer alıyor.
Ben burada bir ciddiyet görmüyorum. Sadece istismar görüyorum.
yüreğiniz kitap gibi sayfa sayfa açılmış okudukça okuyasım geldi 3 kez okudum....yurdumuzu seven yüreğinizi kutluyorum....tebrikler arkadaş
Şiir okuyucuya kendini okutuyor.
'Biz öyle bir milletmişiz ki
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz'
Bizim hakim oldugumuz Topraklarda Adalettin dışında hiç bir oluşum hayat bulamamiş bulamazda...
Çünkü biz Allahın hükmüyle hükmetmişiz...
Saygılarımı gönderiyorum kardeşim...
*Hepimiz Türküz*
****Atatürküz****
Bu şiiri anlatmaya yeterde artar bile.
Ne mutlu Türk'üm diyene.
Bu şiir ile ilgili 17 tane yorum bulunmakta