Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler
Yahya Kemal BEYATLI
Yahya Kemal “SESSİZ GEMİ” adlı şiirinde insanoğlunun en son ve en gizemli yolculuğu olan ölümü anlatırken,tüm yolculuklardan farklı olarak seven ve sevilenlerin giden sevgilinin ardından boşuna gözyaşı döktüğünü, giden sevgililerin bir daha geri dönmeyeceklerini bildikleri halde boşümitsiz de olsa beklemekten bir türlü vazgeçemedikleri,sonsuzluk gemisiyle sonsuz yolculuğa çıkan sevgililerin geri gelmeyeceklerini bilmezmiş gibi çaresizce beklediklerini anlatır.Kaybettiğimiz yakınlarımızın bir daha doğmayacak bir güneş gibi batıp gittiklerini bildiğimiz halde sanki bir gün çıkıp geleceklermiş gibi bir his duyarız.Belki de insan beyni kabullense de,insan kalbi sevdiklerini kaybetmeye proğramlanmamış olduğu içindir kimbilir.
Bir yolculuk,düşünün sessiz,sedasız uçsuz bucaksız bir deryaya açılmış,kaptanı mürettebatı görünmese de,yolcuları beklenen limandan
alınıp bilinmeyen bir aleme doğru yol alıyor.Ne kadar,ürkütücü değimli? İşte,insanın dramı aczi burada yatar.Ne bir mendil sallanır,ne kol.
Sessiz gemi insanın beşeri varlığından ruhunu ayrılmış sonsuzluk yurduna yani son yolculuğa doğru ağır ağır yol almaktadır.Bu,yolculuk diğerlerinden oldukça farklıdır.Çünkü,giden sevgililer ne bir haber verecek,ne de bir daha geri döneceklerdir.Bu neden böyledir.Gidenler,gittikleri yerden niçin bir daha geri dönmez,bir haber bir selam göndermezler.Elbette,gidenlerin geri
dönmeleri ve gittikleri yerden haber vermeleri muhaldir.Zira,Kur’anda bildirildiği gibi kendilerine Rabbinize inanınız diye insanları imana çağıran bir davetçiyi,bir uyarıcıyı işittikten sonra salih amel işleyecek kadar bir süreç tanınmış,sevabıyla günahıyla bu imtihan yurdundan ebedi aleme uğurlanmıştır.Neden,haber vermiyorlar diye sorulacak olursa,insanlar kaybettikleri çok sevgili kendilerine göre çok iyi bir yakınlarının nasıl azap içinde kıvrandıklarını görür,ya da hiç ummadıkları birinin nimetler içinde cennette zevk ü sefa içinde olduğunu gördüklerinde bunun sebep ve hikmetini bilip kavrayamadıklarından,ilahi iradeyi adaletsizlikle suçlayabilir,muhtemelen isyan ve inkara sürüklenmelerine vesile olabilirdi.Hikmetinden sual olmaz.Bu konuda bir ayet mealini
vermekle yetineceğiz.
'Bu azim ve güçlü olan Allah’ın taktiridir.'
Hakikat Ummanından Eşsiz İnciler Adlı kitabımdan
Nihat GülleKayıt Tarihi : 8.9.2010 02:34:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Allah'ın takdiri Tasavvuf, İlâhî Takdirden Râzı Olma Sanatıdır Mevlânâ Hazretleri, oğlu Bahâeddîn Veled’e şöyle nasihat eder: “Bahâeddîn! Eğer dünyâdayken cennette bulunmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma! Çünkü bir kardeşini dostlukla anarsan, dâimâ sevinç içinde olursun. İşte o sevinç, dünyâ cennetinin tâ kendisidir. Eğer bir kimseyi kin ile anarsan, dâimâ üzüntü içinde olursun. İşte bu gam da cehennemin tâ kendisidir. Dostları andığın vakit, içinin bahçesi çiçeklenir, gül ve fesleğenlerle dolar. Seni incitenleri andığın vakit ise, için dikenler ve yılanlarla dolar, rûhun sıkılır, kâbuslanır, içine bir pejmürdelik gelir. Bütün peygamberler ve velîler, mü’min kardeşlerini gönül saraylarına aldılar. Onların bu fazîleti, halkı cezbetti. Kendi arzularıyla onların ümmeti ve mürîdi oldular.” (Ahmed Eflâkî, Menâkıbu’l-Ârifîn, II, 210) Mü’min, din kardeşlerine karşı dâimâ müşfik, merhametli, müsâmahakâr ve affedici olmalıdır. Onların ezâ ve cefâlarına Allah rızâsı için yüzünü ekşitmeden tahammül etmelidir. İçinde mü’minlere karşı bir soğukluk, kin, hased, öfke, dargınlık taşımamalıdır. 2 yorum Devamını oku KADER VE KAZAYA İMAN Deniz tarafından Cts, 2007-10-06 14:26 tarihinde gönderildi. Allah'ın iradesi Allah'ın takdiri cüz'i irade ilahi ilim ilahi irade irade kader kader ve kazaya inanmak kadere iman kaza Levh-i mahfuz mutlak idare Kader, Allahu Teala'nın ezeli ilmiyle kainatta olacak her şeyi önceden bilmesi, onların planını yapması, zaman, yer, şekil, vazife, vaziyet ve akıbetini belirleyip Levh-i Mahfuz'da tesbit etmesidir. Kaza ise, Allahu Teala'nın ezelde takdir ve tayin ettiği şeyleri ezeldeki plana göre icra etmesi, yaratması ve ortaya koymasıdır. Mâturidîler, kader ve kaza konusunda bu taksim ve tarifi benimsemişlerdir. İslam alimlerinden bazıları -Eşâriler de bu gruptandır-yukarıdaki taksimde kader yerine kaza, kaza yerine kaderi koymaktadırlar. Buna göre kaza ezeldeki ilahi takdir, kader de bu takdirin meydana gelmesi şeklinde tarif edilmiştir. Bu sadace lafızlardaki bir farklılıktır. Kader ve kazaya imanın farz olduğu konusunda bir ihtilaf yoktur. Kader ve kaza, ilahi bir ilimdir, Rabbani iradedir, sonsuz kudretin tecellisidir. Hiç şüphesiz Yüce Rabbimiz, varlık aleminde olacak her şeyi önceden bilir; yaratacağı her şeyi ezelî iradesiyle irade eder; zamanı gelince de halkeder. Yeni yorum ekle Devamını oku EN MÜŞKİL SORUYA MÜHİM BİR CEVAP (KADER VE KAZA) Deniz tarafından Cts, 2007-10-06 14:19 tarihinde gönderildi. akıl Allah'ın takdiri cüz'i irade güç ilim irade kader kadere iman kaza kaza ve kadere iman Kader ve kaza konusunda çoklarının sorduğu ve anlamakta zorlandığı soru şudur: Her şey Allah'ın takdiri, dilemesi ve hükmüyle oluyorsa ve bunun dışına çıkmak mümkün değilse, kendisine takdir edilen çizgide amel eden ve kötülük yapan bir kimseye Allah niçin hesap soruyor, ceza veriyor? Cevap: Önce şunu belirtelim ki, Allahu Teala herkese değil, sadece mükellef olan insanlara, ihtiyarî fiillerinden hesap soracaktır. İhtiyarî fiil demek, yapıp yapmamakta serbest iken, yapmaya karar verilen fiil demektir. İnsanın iradesi dışındaki yaptığı işlere 'ızdırârî, zarurî, mecburî' fiiller denir. Bu tür fiillere bir sevap veya günah yoktur. Midemizin çalışması, kanımızın dolaşması, susuzluk, açlık, uyku gibi haller, irade dışı fiillerdir, mecburi işlerdir. Mükellef olmak için şu dört şartın bir arada bulunması gerekir: 1-Akıl. 2-İrade, 3-Güç, 4-İlim. Aklı olmayanlara veya aklı olup da temyiz çağına ulaşmayanlara hesap ve ceza yoktur. Deliler ve çocuklar gibi. Yeni yorum ekle Devamını oku Her şey Levh-i mahfuzda yazılıdır alın yazısı Allah'ın ilmi Allah'ın iradesi Allah'ın takdiri iman esasları kader kadere iman kaza ve kader Levh-i mahfuz ömür Bugün de, “Herkesin Cennetlik veya Cehennemlik olduğunu Allah bir yere yazmamıştır, alın yazısı, kader diye bir şey yoktur” iddiasına cevap veriyoruz. İnsanların başına gelecek olaylar, doğacakları, ölecekleri ve ne iş yapacakları gibi bütün bilgiler, levh-i mahfuz denilen bir kitaptadır. Bu kitaptaki bilgilere kader deniyor. Kader hakkında birçok âyet-i kerime vardır. Bazılarının meali şöyledir: (Allah, dilediğini siler, dilediğini değiştirmez. Ümm-ül-kitab [levh-i mahfuz] Ondadır.) [Rad 39] Yeni yorum ekle Devamını oku Allahü teâlâ elbette her şeyi bilir alın yazısı Allah'ın ilmi Allah'ın iradesi Allah'ın takdiri emir ve yasaklar hayır ve şer iman iman esasları kader kaza ve kadere iman kısmet Dün, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu âyet ve hadislerle kısaca ispat etmiştik. Bugün ise, “Eğer herkesin Cennete veya Cehenneme gideceğini Allah biliyorsa, o zaman bizi niçin sorumlu tutuyor? Nereye gideceğimizi biliyorsa, peki niye bize koskoca Kur’anı gönderdi? Niye emirler ve yasaklar bildirdi? Alın yazısı diye, kader diye bir şey yoktur, herkes kendi kaderini kendisi çizer” savına cevap veriyoruz. CEVAP 2 yorum Devamını oku Hayır da, şer de Allah’tandır aklı rehber edinenler Allah'ın ilmi Allah'ın iradesi Allah'ın takdiri amentü din düşmanları ehli sünnet alimleri ehli sünnet yolu hayır ve şer iman esasları insanın iradesi kader kaza ve kadere iman kesb mezhepsizler sapık fırkalar Kur’an âyetlerini istediği gibi eğip bükerek yanlış anlamlar verip dini içten yıkmaya çalışan birisi, “Hayır Allah’tan ama şer Allah’tan değil. Şerri insan kendisi yaratır. Bunlar, şerrin Allah’tan olduğu inancını bir de Amentü’ye dahil etmişler. Âyet ve hadiste böyle bir şey yok. Eğer herkesin Cennete veya Cehenneme gideceğini Allah biliyorsa, o zaman bizi niçin sorumlu tutuyor? Nereye gideceğimizi biliyorsa, peki niye bize koskoca Kur’anı gönderdi? Niye emirler ve yasaklar bildirdi? Bu dine iftiradır. Alın yazısı diye, kader diye bir şey yoktur, herkes kendi kaderini kendisi çizer” diyor. Lütfen bu konuyu âyet ve hadislerle açıklayın. CEVAP Yeni yorum ekle Devamını oku Kavram kavgasi hanci tarafından Çar, 2007-05-23 17:46 tarihinde gönderildi. Allah'ın takdiri cehalet cüz'i irade dini eğitim irade islami eğitim kader kaza Bir toplum ici catisma ve kavga olusturmak istiyorsan önce o toplumun en temel kavramlari üzerinde ucurumlar acmalisin. Zaten sonrasinda onlar birbirini yiyeceklerdir. Karamürsele dogru virajli yollardan tepeden asagiya inerken keskin bir virajda dev bir tabela gözlerime ilisiverdi. Trafik kazalari kader degildir.. Nasil yani? Kader negatif yada pozitif tamamen ilahi bir programa verilen isim degilmiydi? Bu ilahi program icinde olmiyan sey Allah’in yaratmadigi var etmedigi bir sey anlamina gelmez miydi? O halde? Bu cümle sirk ve küfre neden olmaz mi? Allah’a inkar degilde nedir? Yani simdi trafik kazalari Allah'in bilgisi ve takdiri disinda, Allah’tan habersiz mi gelisti? Hasa.. Yeni yorum ekle Devamını oku Kaza ve Kader Allah'ın ilmi Allah'ın takdiri kader kaza kaza ve kader kaza ve kadere iman sorumlu olmak Kader Yüce Allah'ın, ezelden ebede kadar olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, ezeli ilmiyle bilip sınırlaması ve takdir etmesi, demektir. Allah'ın ilim ve irade sıfatlarıyla ilgili bir kavram olan kader, evreni, evrendeki tüm varlık ve olayları belli bir nizam ve ölçüye göre düzenleyen ilahi kanunu ifade eder. Kaza Cenab-ı Hakk'ın ezelde irade ettiği ve takdir buyurduğu şeylerin zamanı gelince, her birisini ezeli ilim, irade ve takdirine uygun biçimde meydana getirmesi ve yaratmasıdır. Kaza Allah'ın tekvin sıfatı ile ilgili bir kavramdır. Kaza ve Kadere İman 1 yorum Devamını oku FERT HAYATI YÖNÜNDEN ÖNEMİ Allah'ın takdiri hayır ve şer iman iman esasları kadere iman kaza ve kader Hayır ve şer, kaza ve kader, kâinatta olup biten şeylerin hepsi belirli kanunlar, belli sebepler ve ölçülü miktarlar dairesinde cereyan etmektedir. Allah her şeyi iradesiyle yaratır, var olan ve olup biten her şey Allah’ın bilgisi ve iradesi altındadır. İşte kaza ve kadere, hayır ve şerre iman, bu inancın sahibini daima çalışmaya ve emek harcamaya sevk eder. Çünkü kişi önüne ne çıkacağını, ileride ne olacağını bilmediğinden kendisini çalışmaya memur bilir. Doğuşundan itibaren kişinin kaderinin ne olduğu belli değildir. O bakımdan insana çalışmak ve kaderin var olduğuna inanmak düşer. Yeni yorum ekle Devamını oku KAZA VE KADER Allah'ın ilmi Allah'ın takdiri iman esasları kader kader ve kazaya inanmak kadere iman kaza kaza ve kadere iman Kaza ve kadere inanmak, iman esaslarından altıncısı ve sonuncusudur. Alemdeki canlı cansız her varlığın, güneşin, ayın ve yıldızların yoktan yaratıldığını biliyoruz. Bütün bunların belirli bir düzen ve ölçüler içerisinde hareket ettiğini ve değişip durduğunu, zamanı gelince de yok olduğunu görüyoruz. Bu ince düzen bu sürekli oluş ve yaratılış bir tesadüfün eseri olamaz. İşte bütün bunları yapan sonsuz bir güç vardır ki, o da Allah’tır. Onun bilgisi dışında hiçbir şey olamaz. Başlangıçtan sonsuza kadar ne olacaksa o, hepsini bilir. 5 yorum Devamını oku Kader ve Kaza ile İlgili Ayet ve Hadisler Allah'ın takdiri Hadis iman esasları kader kaza kaza ve kadere iman Kuran ayetleri Kader ve kazaya iman, her şeyin Allah'ın takdirine bağlı bulunduğuna işaret eden ayetlerin yanı sıra ilahî ilmin, olmuş ve olacak tüm varlık ve olayları kuşattığını belirten ayetlerde ısrarla vurgulanmıştır. Hz. Peygamber de bazı meşhur hadislerinde kadere imanı bir iman esası olarak açıklamıştır. Kader konusu ile ilgili bazı ayetlerin meali şöyledir: '...O'nun katında her şey bir ölçü (miktar) iledir' (er-Ra'd 13/8) . '...Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir' (el-Furkan 25/2) . 'De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez...' (et-Tevbe 9/51Kader ve kazaya iman, her şeyin Allah'ın takdirine bağlı bulunduğuna işaret eden ayetlerin yanı sıra ilahî ilmin, olmuş ve olacak tüm varlık ve olayları kuşattığını belirten ayetlerde ısrarla vurgulanmıştır. Hz. Peygamber de bazı meşhur hadislerinde kadere imanı bir iman esası olarak açıklamıştır. Kader konusu ile ilgili bazı ayetlerin meali şöyledir: '...O'nun katında her şey bir ölçü (miktar) iledir' (er-Ra'd 13/8) . '...Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir' (el-Furkan 25/2) . 'De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez...' (et-Tevbe 9/51) . Bu ayetlerden başka Allah'ın her şeyin yaratıcısı olduğunu, dilediğini sapıklığa sevkedip, dilediğini hidayete erdirdiğini, insanlar arasında ölümü O'nun takdir ettiğini bildiren ayetler de (bk. ez-Zümer 39/62; es-Saffat 37/96; el-A'raf 7/178; el-Vakıa 56/60 vb.) kapsam açısından kainatta her şeyin belli bir kadere bağlı bulunduğu, bunun da Allah Teala tarafından belirlendiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Hz. Peygamber de Cibril hadisi diye bilinen hadiste açıklandığı gibi, kadere imanı iman esasları arasında saymıştır. Bu hadiste geçtiğine göre Cebrail (a.s.) Peygamberimiz'e: - 'İman nedir? ' diye sormuş, o da: - 'Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerriyle kadere inanmandır' cevabını vermiştir (bk. Müslim, 'İman', l; Ebu Davud, 'Sünnet', 15; İbn Mace, 'Mukaddime', 9) . Kaderin bir ilahî sır oluşunu ve insanlar tarafından gerçek anlamda çözülmesinin imkansızlığını göz önünde bulunduran Hz. Peygamber kader konusunu tartışan ashabını uyararak şöyle buyurmuştur: 'Siz bununla mı emrolundunuz? Veya ben bunun için mi peygamber olarak gönderildim? Şunu biliniz ki sizden önceki ümmetler bu tür tartışmalara başladıkları zaman helak olmuşlardır. Böyle tartışmalara girmemelisiniz' (Tirmizî, 'Kader', l) .
![Nihat Gülle](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/09/08/bilmez-ki-giden-sevgililer-donmeyecekler.jpg)
Kardeşimin açıklamalarına fazla ekleyecek birşeyim yok. Güzel anlatmış, temel duygu ve düşünceyi.
Ben sadece şu kadarını hatırlatmak isterim.
Yahya Kemal'in bu şiirinde öylesine bir teslimiyet, öylesine bir kabulleniş, öylesine bır kulluk ulviyeti, rahaniyatı var ki...
İsyanın zerre kadar izini bulamazsınız.
Dualarla yolculanır bu sonsoza gidiş.
Gürültü patırtı yok. Yüksek sesle ağlamak bile yok. Sessizce dökülen göz yaşları var.
Alkışlamak, müzik çalmak vb. tuhaf anlayışlar hiç yok.
İşte İslamdaki inanca en uygun davranış şeklinin mükemmel ifadesi. Kadere isyan yok.
Daha ne olmalı bir şiirde.
Muhteşem bir şiir, zirvedeki şairimizden.
Dostça kalın.
TÜM YORUMLAR (3)