Terasta içelim bu akşam
Ne kış, ne bahar
Ilık esiyor rüzgâr
Dışarda akşam telaşı
İçim gül-i zar
Büsbütün çıkmış gölgesinden
Müziğin içindeki sessizlik gibi suda ay
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Güzel yazmışsınız. Tebrik ederim ;)
Kulağım sende
Hadi
Çaylar benden
Susma sakın ben servis ederken
…
İnce bel senin
Kupa benim
Süper:)
Kalem bilgece yazıyor. Şiirde meraklarının yanıtını ararken, kendini de arıyor şair. Bu güzel şiir için sizi sevgiyle kutluyorum İnci hanım.
usta kalemınızden dökülen nadıde satırlarınız için yuregınıze tesekkurlerımı sunarım saygılarımla
İNSANI SEVERSEK CEHENNEMİ YOK EDERİZ.
Biz dünyada bir nesne, dünya beynimizde bir gölge…
Bizim varlığımızda dünya var.
Yoksak, var olan ve olmaya devam edecek olan dünya bizim için olmayacak.
Müziğin içinde sessizliği aramak; sanki bir anlık “es” vermek veya yarım nefeslik, bir nefeslik “sus”la anlık dünyadan kopmak gibi olur. O an da, suyun içine düşen ay’ı seyrederek bir nefeslik yutkunmak sayılır.
Dünya ışık hızında, biz zamanın akışında…
Terasta mai’yi, ay’ı, zamanı ve duyguları içmek…
Kendi olmak yahut kendini bulmak ve dünya gibi dönerek hayatın gerçekliğinde yol almak…
Her bir sözü, bade içinde demleyip tadını çıkartarak yudumlamak…
Sözle demlenen yüreklerde rehavetin mestliğiyle kendinden sıyrılıp parmak uçlarında raşelere tutunmak.
Hepsi bilinmeyenlerin esrarını paylaşmak adına ve beyazın siyahı, siyahın beyazı yüklenmesi gibi mübaha, günaha ve sevaba yelken açmak.
Ruhu, gönlü ve teni tılsımlı bir rüzgâra bırakıp anın keyfini çıkarmak.
Benliği, hissiyat dalgalarının kucağına bırakıp gönlünce sallanmasını seyretmek…
Sonra, bir heyecan fırtınasının anlık sağanağı ile kendine gelerek yeniden hüznü yaşamak.
Böylesine eşsiz duyguların güzelliğinde yok olduktan sonra hüzün niye?
Niye huzur olmasın?
CELLÂT, KEDERİ BİLSEYDİ CELLÂTLIK YAPAMAZDI.
Havadan sudan bahsetmeli.
Lâkin bomboş bir yelden değil; sarıp sarmalayan, ruhu okşayan, dilden anlayan yelden…
Sudan bahset.
Bir damlacık da olsa sudan.
Nasıl eridiğinden, buharlaşıp yükseldiğinden, dağılıp yok olmuş gibi görünse de yeniden bütünleşip yağmura dönüştüğünden; damlaların dereye, derelerin ırmağa, ırmakların sele dönüşmesinden.
Sonra her bir damlanın bir çiçeğin, bir ağacın, bir bitkinin yahut bir canlının bedeninde can oluşundan…
Sonra ummanın koynunda huzur buluşundan…
Tıpkı hayat gibi…
Unutulduğu, yok olduğu sanılan bir anda yeniden dönmek ve yeniden dem sürmek.
Bırakın işlenilmişini, kıymet verilenini; birbirinin yüküne katlanmaya dünden razı, üst üste konulmuş taşlar bile içinde canları, yüzleri, binleri barındırırken, bir gönüle neler sığdırılmaz ki…
Cefayı sefaya dönüştürmek, yükü hafife havale etmek isteyenlere ne güzle örnektir, yanında zerre gibi kaldığımız başı göğe değen yapılar.
Emeğin, zahmetin rahmete dönüşmesi…
Sabırla, gönül güzelliğiyle insan da, nice emsalsiz sevgiler yüceltir.
İnsanı başkalaştırmak, kendini tecrit etmek sayılmaz mı?
Kendinden uzaklaşanın her iki dünyada da cenneti olmaz.
Âlemleri kendimize cehennem etmemek de elimizde.
İNSANI SEVERSEK CEHENNEMİ YOK EDERİZ.
Mahvetmek yerine var etmek en güzeli.
Beklemeden ânı yaşamak.
Bilerek, isteyerek ve severek yaşamak.
Aşkla var olmak ve yaşamak…
Nedir istenen?
Üzümü üzüm gibi yemek mi, pekmez ve benzerlerini yaparak tüketmek mi, şarap yapıp sarhoşluğunu yaşamak mı, sirke yapıp keskinliğini tatmak mı?
Olduğu gibi teslimiyeti kabul edenler için hepsi aynı.
Aşka dönüşecek her damla hazzı ve huzuruyla gönülden kabul görür. Velev ki zehre dönse bile.
Sadece vermek değil, verdiği kadar almak insana mahsus.
Yağmura dönüşmeyen damla, çiçeğe bürünmeyen renk, kokuya bürünmeyen misk; şekere dönüşmeyen pancar, taneye dönüşmeyen nar ne işe yarar?
BİRBİRİNE DÖNÜŞMEYEN AŞK, AŞK OLMAZ.
İkramın ince belli.
Yudumlarken sevgiyi
Sen de yudumla
Sevgi dolu kupayı.
Değerli İnci İnceer Hanım,
Bu yorumum biraz “biz”li oldu. Öyle başladık bir kere ve öyle de bitirmek vacip oldu. Lütfen bunu bir farklılık değil, “içtenlik” olarak addedin.
Siz anlatın demişsiniz, biz de anlatmaya çalıştık “meselâ” der gibi…
Sevgi ve saygıyla.
Hikmet Çiftçi
26 Nisan 2015
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
SUSAMAK
şimdi
ne söylesem
önce söylenmişlerin tekrarı olacak.
sadece gözlerine dalıp
SU-SUYORUM.....
ha bir de tebrik ediyorum Sayın İnci İnceer'i.
Zamana ve mekana yayılmış bilinmezi bilme telaşı, güzeldi kutlarım İnci sevgiler...
yüreğinizin güzelliğinden
dökülen dizelere
harika bir şiir okudum
etkilenmemek elde değil.
kutluyorum şiir tadında kalın
Bütün ’aşklar’
Prova mı aslına
Kulağım sende
Hadi
Çaylar benden
Susma sakın ben servis ederken
…
İnce bel senin
Kupa benim
Bir ince belli de ben rica etsem... Konuklara çay servisi var mı bu güzel terasta?...
Oldukça düşündürücüydü Şiir. KEYİFLE OKUDUM iNCİ hanım... Nicelerine. Sevgimle...
Bilmediğimiz şeyler., esasında bildiğimiz ama bazen kendimize bile itiraf etmekten çekindiğimiz şeylerdir... Böylesi bir demli çay akşamına belki 'yeni bir şeyler söylemek' yakışır....
Şiir çok etkileyici..., karşıda bir yerlerdeki bir başka terastan izler ve daha çok dinler gibi...
Kaleminize sağlık sayın İnci İnceer... Kutluyorum şiirinizi...
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta