.........Balkondan körfezdeki dalgaları seyrederken yakındaki sitenin görevlile
ri kendilerine ait küçük koruluktan fidan ve çalılıkları kesip dallarını bir adam boyu yola saçtılar,gövdeleri alıp gittiler.Yol yapıldığından nasılsa bu fidanlar kesilecekti. Üzüntüyle arkasından bakarken fidanların dallarının tümseğine baktım bizim sitemiz yöneticisinin kızgınlığının hışmı dallarında çevresinde yaşanıyor:
-Neden bırakıp gittiniz bu dalları yolun ortasında?
Vücut diliyle küçük ateşi alevlendirip yeşil dalların acılı bağırtılarının dumanı nın gökyüzüne yükseldiğini görünce:
-Eyvah doğa ikinci darbesini yiyor deyip 2007 ve önceki yıllardaki dünyada ve ülkemdeki orman yangınlarını düşündüm.
.......Kızgın olan yöneticimiz ne yapıyordu acaba? O dal yığını çok yakındaki
fundalıklara ve açık alana pekala gübre olacaktı,toprak olacaktı.Doğayı on dan mahrum etti.Üstüne üstlük dumanın yükselişiyle feryadeden atmosfer, çığlıklarıyla haykırsa da duymadı yöneticimiz.Fidanlarıı kesen,yol ortasına bı
rakanlardan daha da kötü iş yaptığını farketmemenin edasıyla siteye geri döndü.
......İşte bilime sırtını dönen ve yalanlarla,yanlışlarla direnen ideolojiler yalan
larınız,yanlışlarınız,takiyyeleriniz ''Ne var bugün kandıralımlarınız'' unutmayın ki bu gün verdiği zarar hiç bir zaman telafi edilemez.
......1976-77 öğretim yılında mübarek Demirel başbakan idi.Yatılı okulda çektiğim azapları,travmaları hiç unutmam. Okulu Demirelciler değil diğer iki afacan parti kullanıyordu.16 yaşındaki çocukları 16 yaşındaki çocuklara dövdürttürüyordular.
.......Sistemliydi her şey okula sürgün gelen öğrenciye, Erzurumlu Beden Eğitim öğretmeni A.Eyövge ve Trabzon numune hastahanesi acil doktoru denk getirilirdi. Gece saat bir buçuk iki de bugünlere genç yetiştiren A.Eyövge düğmeye basardı.Erzincan ve Giresun grubundaki örgütlenen öğrenciler önce yatakhanenin şartelini indirirlerdi.Ardından çıplak ayakla yatakhanedeki hangi koğuştaki Kominist! (Sanki Çin'den,Sovyet'ten gelmiş Lenin, Mao) başına battaniye çekilerek dövülürdü.Kan irine boyanan Kas tamonuluTurgut dayakları yeyip battaniye serbest bırakılınca avcının mermi sini yiyen tavşan gibi:
-Vay buba! Vay buba! Vay buba! diye haykırışları.300 kişilik yatakhane binasından hiç kimse uyumuyordu.Hafta da en az bir iki kişi görk için dövülürdü.herkes Ameliyatı bekleyen hastalar gibi sıra bekliyordu.Öyle ya
bu çocukların her biri Stalin! idi Kırım Türklerini Sibirya'ya süren yoldaşlar dan! Her biri idi.
......Kastamonulu Turgut o gece acilde bekleyen aynı ideoloji doktorumuz tarafından kafası Osmanlı sarığı gibi sarılırdı. Hemen sabah iki öğrenci lideri tarafından kollarına girilerek bahçede gezdirilirdi, görk için:
- Ha sakın kafanızı kaldırayım,demeyin!
Okul müdürümüz Adalet Partili S.şener'de zevkle izliyordu belki de görüntüyü.
.....Bir gün yatakhane nöbetçisi iken beni çok takdir eden Bekçimiz beni bir koğuşa ranzaların başına götürdü Erzincanlı ve Giresunlu grubun yataklarının
ucundan kaldırıp ağaç ve demir sopaları gösterdi.Hiç unutmam o manzarayı.
Aslında emperyalistlerin sopasıydı o sopalar.Döven Türk,dövülen Türk. Sonraları ölen Türk öldürülen Türk oldu. Kimbilir şu anda da yatılı okullarda da aynı manzaralar var mıdır? Ayrıca bunları sadece sağ kesim öğrenciler yapıyordu diye düşünürseniz aldanırsınız.Hangi hükumet geliyorsa o hükumet yanlıları düşen hükumet yanlılarını dövüyordu.
.......Trabzon daki bu okulumuzda 1976 da öğrenci olayları olmuştu.Yaklaşık 200 öğrenci daha doğrusu 15-16 yaşındaki bebekler kavga ettirilmiş, sürdü
rülmüştü. Durup dururken Türk devleti,kendine kardeşlerine karşı düşman yetiştiriyordu. Okul müdürü A.Ulusal ilkokul öğretmeni Liseye müdür olmuştu ideolojik durumdan.19 Mayıs'ta kız öğrencileri bayrama sokmam diye zamanın Trabzon valisine silah çektiğini söylediler.A.Ulusal alındı.AP'li S.Şener verildi. Durumda değişiklik yoktu.Türk Türkü körpe yavrular birbirini dövüyordu. İçlerine kin tohumu öyle serpildi ki Kardeş kardeşi Amerikan emperyalizmi için Coni, şimdi bizim gelirlerimizi borç niyetine çekmek için dövüyordu.
......Tıpkı1980'e kadar o üç yılda artık taş,sopa değil Amerika Eliyle Tilki Selimler kanalıyla bir gün sağcı bir gün solcu gençlere silah dağıtıyordu Amerika. Şimdi Amerika'nın kucağında oturanlar on kez düşünsün.Kimbilir belki de düşünmüşler de öyle gitmişler.Kandırdıkları taban kutsal şeylere inanıyor 'DAVA' diyor, mücadele ettiriliyor ama lider amerika'nın kucağında. Hem sonra lider her yaptığı minareye de yeşil kılıf dikebiliyor...
.......Bu satırları yazan hem sağ içinde hem sol içinde örselenmiştir.Zorunluluk
ve artık can güvenliği söz konusu olunca zoraki en pasif en zararsız ortam larına girmek zorunda kalmıştır.O dönemde Atatürkçüyüm diyene aşk olsun.
.......Yine Trabzon'da bir gün bizi Ormancı kursuna gelen abilerle topladılar. Konuşmacı Karadeniz teknik Üniversitesi'nden bir doçent adını hatırla mıyo rum:
- Konuşmasının sonuna yaklaşırken,Arkadaşlar biz ne zaman Milliyetçi Türkiye'yi kuracağız.Gayret etmemiz lazım.Bu uğurda mecbur kalınırsa, gerekirse beyaz kadın ticareti ve uyuşturu işine bile girebilir,demişti.(Sanki sol ya da diğer örgütlerde aynı düşünceler yok muydu?)
.......Bu satırın kalemi sol içinde de neler görmedi ki ama hep izleyici olarak.
üzülüyorduk toplumca günde 20 kişi ölüyordu.Türkiye hem Ecevit hem Demi rel hükumetleri değişmelerinde kan kaybetti hep. Kan kaybettirildi.Toplum resmen Amerika ve Rusya'ya teslim edilmişti.Yok yere insanlar tıpkı yönetici mizin dal yığınını yakıp iki yönlü zarar vermesi gibi hem ülkemiz hem
toplumumuz kaybediyordu.
........Şimdide 'Bu başbakanı deliğe süpürmeyin diyen bir danışman,sanki Türkiye'nin evladı değil.Türk çıkarları değil Amerika çıkarları önemliymiş. Türk 11 milyon çadırda bir öğün soğuk iftar yemeğinde kuyrukta. Asgari ücretle inim inim inleten patronlar her Ramazan ayında:
''Allahım biz bu insanları sömürdük.Asgari ücretle inim inim inllettik.Hiç olmazsa bir öğün yemek verelim de sömürdüklerimizi affet! Allah'ım biz bu dünyayı senin nasibinle kazandık,öteki dünyayı da Ramazan'ın bereketiyle
Asgari ücretten kıstığımız haram haram cebe indirdiğimiz paranın üç kuruş luk bölümüyle, bir öğün soğuk yemek veriyoruz.Beni affet Allah'ım.
Yine de bana bu hükumeti ve Amerika'yı nimet olarak gönderdiğin için sana şükrediyorum Allahım!
......Kardeşlerim.Ne Amerika,ne Rusya,ne İran ne Arabistan aslında dış düşmanlar bizi müsait buluyorlar da bize düşmanlık ediyorlar.Her şeyi bizim içimize soktular,sokuyorlar bölüyorlar.Aslında asıl düşman biziz.Kendimize yapıyoruz.Harakiri yapıyoruz.Şu türban olayında kimbilir kaç kardeş kaç kardeşi kırmıştır,üzmüştür.Bu bizim tembelliğimizden,okumamaklığımızdan, padişaha teba olma alışkanlığımızdan geliyor.Artık alnı açık,bilgili,bilimsel
düşünen bireyler olmalıyız.Ülkemizi Amerika'ya ipotek ettiremeyiz.Gelecek
kuşaklarımız için biz bunu hiç yapamayız.Ülke ekonomisi kötüye gittikçe türban gibi bir sürü açmaz,bölen konular ileriye sürülecektir.Ne dedi Musta-
fa Kemal:
''....Dahili ve harici bedhahların olacaktır...'' Oluyor işte.Biz vatanseverler olarak her insanımızı bağrımıza basalım ancak bilimi rehber alalım.Kur'an'ın
anlaşılması,ekonomi, eğitim,sağlık,güvenlik,toplumsal sorunlar....her şeyi en mantıklı en doğru yani bilimsel düşünce ile anlayalım.Çömzümler üretelim.
......En zoruma giden şey sağcılık,solculuk ve dincilik adına ideolojik örgütler
ideolojim gerçekleşsin yeter ki deyip YALANLARA; TAKİYYELERE; KAN DIRMALARA başvurmalarıdır.Bu onursuzluktur.Halka ve bilime saygısızlıktır. Aslında bu düzmecelere meyilli halkımız var. Bilinçli kişiyi kim yalanlarla kandırabilir.Din ya da ideoloji konusunda militanın söylediği yalana karşılık bilimsel şamarı yerse başı döner militanın.
Barış ve sevgiyi ve de bilimi asla eksik etmeyin.
Dostlarıma Sevgilerle
Delta S X
11.02.2008
Kayıt Tarihi : 10.2.2008 10:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!