«Aşk dediğin ne ki; sana cân demişim ben!
Ayrılmaz et tırnaktan, aslâ bir ân demişim ben! »
Birgün, demiştin ki bana; 'Ben... Ben, neyinim senin? ' Sana bir âd bulamadım hâlâ. 'Aşk'tan öte'sin! ' demeyi cesaret edemedim sana. 'Aşk'tan öte'yse aşk olan ne? ' demeliydin o zaman. Ben, susmalı; 'Bak ölürüm senin için ve cehennemi göze alırım.' demeliydim o zaman. Ve ölmeliydim. Ve cehennemde sadece sen için, sadece ama sadece o kahverengi bir tül gibi uzanan o iki çift göz uğruna sonsuza, sonsuza ve sonsuza dek yanmalıydım, yanmalıydım, yanmalıydım... Belki akıllanır, belki seni bu kadar 'koskoca' sevmeyi bırakırdım o zaman. Sâhî cân; akıllanır mıydım, o rengini bile bilmediğim saçlarına ateş mübâhtır; her ateş, bir mum gibi yaktığın bu câna lâyıktır, sonsuzlar boyunca günahların benim; tüm sevaplarım senin olsun demekten vazgeçer miydim?
«Mühürlü bir imlâsıydı bende aşk, zamânın;
Gençliğini yudumladığım çağlar içinde.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta