babamın doğduğu  yerdi benim doğduğum yer   
her sabah uyandığımda denizi gördüğüm
lodosunu poyrazını hissettiğim, yağmuru, karı tanıdığım,
vapur sesleri ile uyandığım
babamın  doğduğu yerdi benim doğduğum yer
ya o, Melek ablanın evinden sabahları kapı açılınca
 
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir  ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...  
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
Devamını Oku
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




ÇOK GÜZEL ANLATMIŞSINIZ DUYGULARINIZI
YÜREĞİNİZE SAĞLIK
TEBRİKLER BEYKOZ ' LU SAYGILAR....
...Dilenci Vapuru...
Siz hiç dilenci vapuruna bindiniz mi?
Sabah herkesten önce uyanır
Birde neşeli bekleyişi var görmeyin
Düdüğünü çaldı mı başlar
Bir koşuşturma bir telaş
Uykulu gözler mağrur yüzler
Kimisi akşamdan kalma yorgun
İşçi karıncalar hakim olur çevresinde.
6:30'da Beykoz' dan hareket eder
Boğazın ilk ışıklarında süzülür
Paşabahçe' ye
Akraba olmuş günaydınlı yüzler
Bölük bölük toplaşırlar her köşesinde
Bir muhabbet bir keyif deymeyin
Hazlarına diyecek yok
Niceleri aşık olmuş bu yolda
Niceleri yuva kurmuş sonunda
Ayrılıkları da olmuş, acıları da
Berrak sakin nehrinde akar
Çubuklu' dan Kanlıca' ya geçer
Boğazın Yeni gerdanının altından
Kuğu gibi süzülür Anadoluhisarı' na
Endamıyla var mı benden zengini?
Der gibi nispet yapar yalılara
Eli boş çevrildiği görülmez
Dilenir her yerden biner sevgiler
Kandilli, Bebek, Arnavutköy' e
Yolcuları İndirmeye başlar Ortaköy' de
En çok Beşiktaş' ta bekler
Karıncaların yarısı burada iner
Dolmabahçe önünden geçer
Başlangıcın sonu Eminönü' ne
Akşam buluşmak üzere
Vedalaşır her biriyle lakin üzülmez
Gelecekler nasıl olsa geriye! ..
Erdal Aşık
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta