Yüreği sılam dediğim!
Bir dizeyim
Sazın telleri arasından bakan
Aşığın kulağına fısıldarım
En ince nameleri
Türkü türkü sana gelirim
Küflü rutubetli duvarlara bile
Düşürmedim gölgemi
Öyle sakındım
Ruhumu salıverdim çoğu
Girdaplardan dehlizlerden geçtim
Sabah seherinde kumrunun sesinde duydum Allahü Ekber
Bir serçe çalıya da sığınır bazen
Bilir yaprakları yok
Bilir rüzgarı kesmez
Bilir güven vermez
Sığınmak ihtiyacıdır
Bu tüm bilinenleri es geçiren…
Ağdalı bir yalnızlık hikayesinde
Rol üstlenmiş iki kişi,
Uzun uzun yaşananı, sahneye koyarken
Rastlamadılar hiç birbirlerine.
Yanlarından gerçerken birbirlerinin,
Gölgeleri değdi birbirlerine sadece…
I.
Alnımdan öpüyorsun onurlandırmak için değil,
Biliyorum
İzin kalsın istiyorsun
II.
İnce ipek tülü atınca üzerine
Bir tas su harcamak mıdır maksat
Abdest almakla?
Ya alnı yere koymakla maksat
Rabbi bir kat daha yüceltmek mi?
Haşa!
Perde gerili olan ne bilir?
Şemsiyeni aç küçük kız,
Ağlamak üzereyim.
Bir garip aşkın girdabında, sürüklenmekteyim.
Benim kelimelerim edebiyatın içine dahilse şayet
Olsa olsa
Eski bakır bir kabın
Tekrar kalaylanmasıyla oluşan atıktır.
Ona, onun aslına hiçbir şey katmaz bilirim
Atık,artmış kelimeleri katmaya geldim
Bir bakış yaldızlı
Kişiye özel davetiye umudunu taşırmış hep
Tel örgü olduğundan beri bakışların
Kısık ateşte demleniyor acılarım
Kendimden bile sakındığım
İsmini dudaklarıma yasakladığım
Mağaramdan çıkalı çok oldu
Medeniyim medeniyetler beşiğinde
Evrimler geçiriyorum
Koza öremiyorum, bari bir yuvam olsun diyorum
Duygular ve akıl
Tuğla ve harç
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!