her insan kendi ışığını açabilecek dokunuşu içinde taşır,
parmakların gitmediği butonların kalbe asılmasına gerek olmaz....
mutlu sonların getirdiği mendilleri tutamayanlar,
siyah beyaz aşkların yapraklarının renklerini bilemezler...
sonunda küfretti hücrelerimde,
yüreğim daldı derin okyanusların sesine,
iç yumuşaklığını kaybetmiş sevdaların kırılmaz taşlarına...
sarılacağım bedenini bir bulabilsem aşkın,
ağlamaklı çiçeklerin kokusu yanık olur yüreğimde...
uğruna kurban olamam gücünü kötüye kullanan ilahların,
ömrüm kimsenin değildir,
gönlümün sahibi gireceği kapıyı bilir....
çırpınarak üşürken ayakların,
ben sıcaklığı olmayacağım dertlerinin,
anlatmaya yüz tutulmayan yasakların,
hafifletici sebeplerini teşkil etmeyeceğim,
başımı yasladığım uzun yolculukların bir anlamı vardır...
dünyam değişti gerçekten,
buraya yetmiyor benim aşkımın bahçeleri,
kader gibi yazılmış çizgilerin alnımda yeri kalmayacak,
kaşlarımı çatdığımda gözlerimde oluşan karanlığın içinde kaybolacaksın...
bende tek bir toplu iğneni bırakma,
zaten batar durdukça kalbime,
ince sızıların resmi toplantılarına mazeret bildirecek duygularım....
vefa KAR etmiyor kalbin düzenbazlığında,
vicdanın arsız olduğu aşkların peşinden koşmaz deliliğim,
parçasını almadığım nankörlükler çalışmaz gözlerimde....
hangi içki unutturabilir dallarındaki yaprakların döküldüğünü,
aklını anasona teslim ettiğinde biter mi sandın sarsıntılar,
üzüm ekşilerinde yüzün de buruşur sol tarafın gibi...
ışık kendini göstermez saklı duygularda,
her an prize takılabilecekmiş gibi değildir aşk,
önce odasına girebilmelisin beyaz yüreklerin...
Mustafa Kemal Erdoğan
Kayıt Tarihi : 13.3.2018 22:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!