Sıra sıra tahta sandalye,
Dört yüksek duvar,
Bir de beyaz perde,
Dermandı her derde,
Bizim yazlık sinemalar...
Çapkın mı çapkındı afişler,
Göz kırpardı gelene geçene.
Varsa dört yapraklı yonca,
Açılırdı o sinemada işler.
Gazoz gibi içer,
Çitllerdik çekirdek gibi filimleri.
Doğal değil mukalitti ses,
Özensiz görüntü, ilgisizdi mekan...
Ama bir konusu, bir dili vardı filimlerin o zaman.
Beyaz derlerdi ama değildi perde,
Renk renk Islıktı...
Çiçek yerine bilet alınırdı sevgiliye.
El ele, diz dize bir karanlık salonda otururlardı saatlerce,
Doyamazdı aşıklar birbirine.
Bizim gözümüz perdede,
Görmezdik onların gözü nerde,
Başı, eli dudağı nerede?
Çok korkardım kurttan ve karanlıktan,
Çocuktum ben o zaman.
Ama güle oynaya koşardım büyük karanlık salona,
Cesaret verirdi çünkü, Tarkan, Karaoğlan.
Atılınca kurt tabanları yağlardı,
Çabulcu ordusundaki asker, komutan.
Ve Hacı Murat, Battalgazi, Malkaçoğlu,
Daha kaç kahraman,
Önce vatan, der,
Atardı kendini kaleden kaleye,
Avuçlarımız patlardı alkışlamaktan,
Bozguna uğrar, barınamazdı o zamanlar içimizde düşman.
Değişti devran,
Mızrak çuvala sığıdı.
Kılıç küflendi kınında.
Silah icat edildi, mertlik bozuldu.
Zehirlendi kurtlar ve atlar...
Tank ve uçak çıktı ortaya anında;
Ve para...
Çok adam satın aldı.
Şeytanlar cadılar türedi.
Ve cellatlar...
Sonra büyürken çocuklar,
Küçüldü yetişkinler.
Ve değişti filimler.
Sahne aldı dönme dolaplar,
Çarpık ilişkiler,
Bitmez nefret ve kinler,
Pirim yaptı,
Eroin,esrar ve haplar...
Ve kırık kalpler,hüsranlar.
En iyi o dönemi yaşayan gençler anlar:
Kızıştı birden soyma, soyunma yarışı.
Doyamazdı balık etine erkekler,
Tombul cıbıldaklarla kandırılmak istendi önce,
Olmadı kuru kasnaklar girdi devreye.
Ve sere serpe yatırıldı yerli kumralların yanına,
Muz gibi soyulan sarışın, esmer ithal etler...
Ve ihanetler...
Faaili meçhuller, siyasî cinayetler...
Filimler değiştikçe karıştırıldı mısır buğdaya,
Harmanlandı unlar,
Bambaşka bir hamur çıktı ortaya.
Çirkin Adam öldürüldü.
Şeytan melekleşti,
Ve güzel kadınlar, yakışıklı erkekler çıktı sahneye.
Arkası yarınlar başladı,
Ve hiç bitmedi bir daha memlekette oynanan oyunlar.
Bir yarıştı ölüm.
Adalet vicdana değil,
Cüzdana sığımaz oldu.
Haksızlığa karşı çıkan azaldı,
Yerini Senin adamın, benim adamım! aldı...
Filimdeki kareler gibi aktı zaman,
Yeni furya.
Yeni yeni senaryo.
Ha babam sınıfına
Güdük Necmi,İnek Şaban olduk,
Ağlanacak halimize güldük.
Sonra yine heyler, amanlar!
Ve çok yaşandı mucizevî olaylar bu diyarda.
Çannakale,
Sakarya ve şehit kanları,
Yakın tarihin unutulmaz anları,
Filimlerle kazındı hafızalara.
Gözyaşlarının suyu hızlı büyütürmüş bu toprakların fidanlarını,
Ve sahte kahramanlarını...
Ve doğumlar
Sancılı doğumlar,
Hep nur topu gibi bir bebekle yüzü gülmüştür insanlarımın.
Ve birden bire,
Beklenmedik bir anda.
Ama hep, hep mutlu sonla biter bizim filimler.
Olmadı makinist filmi keser,
Bir parça girer filme,
Kiminin ağzının suyu akar,
Kiminin yüzü kızarır!
Hep öfkelidir bizim seyirci,
Ve hep bağırır makinist makinist! ..diye.
Sahi, hangi filim oynuyor şimdi beyaz perdede?
Necip ZeybekKayıt Tarihi : 18.12.2011 11:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Güzeldi, geçmişi canlandırdı...
Tebrik ve saygı ile
TÜM YORUMLAR (3)