Berlin’in ırmakları kışkırtıyor zamanı.
Onların sessizliği ormanlara yansıyor,
mahvoluyor Berlin, ırmaklarına bakarken,
sessizlik çırpınıyor
ve kararıyor gözleri bir öğleden sonrasının.
Bu şehir bağırıyor ve yırtınıyor geçmişine karşı.
Çünkü alnı karanlık bir adamın
silahları taşındı bu ırmaklarda.
Ama Berlin yorgun göğüsleriyle
emzirmedi onları.
Elleriyle yüzünü okşadı bu şehir
ve silkeledi tozlarını.
Berlin’in ırmaklarından su değil gençliğim akar.
Uykusuz martılardır saçlarımı dağıtan,
o martılar ki gözyaşı akıtırlar,
geceden kurtulmak için çırpınan sabahlarda.
Bu şehir her sabah saçlarını tarar sisler içinde,
yüzünü yıkar ırmaklarda.
Çünkü mezarlarda, meçhul asker anıtında,
duvar izleri taşıyan yollarda
hatta, Kant ve Karl Marks caddelerinde,
başı eğik gezen insanlar için,
yüzü yıkanmış bir şehir lazımdır.
O ırmaklar,
hayatımızı kışkırtan ırmaklar,
ki o ırmaklar biraz da biziz.
Su değil, kahkahalarımız ve hıçkırıklarımız akar
köprülerin altından.
Kıvrım kıvrım kıvrılır gençliğimiz,
Berlin’de ırmak olur
ve akar denize.
Kayıt Tarihi : 10.6.2011 12:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)