berfin
tut yüreğini yüzünde,
tut, kelebeğin kanat çırpışlarını
güneşin evi yüzünde,
sönmesin ateşböcekleri
umud çalılarında,
kıyısına vurmasın gece rüyalarımızın...
bir dağlının yüreğinde açtın berfé,
karda açmazdan önce,
açtın, kalbimde boy attın
portakal bahçesi gülüşlerinle,
yüzümü güneşin sofrasına serdin.
yüreğimde bir çocuğun
çamura batmış ayakları,
yolları kusuyorum hasretine,
sen bir kekliğin ötüşüyle,
kulaklarımda,uykumda
damarlarıma karıştın berfé.
gökyüzünün dudaklarından
saçlarınnın gövdesine uzanır yağmur,
sen taşarsın yüzümde.
içimde kan davası gözlerinin
paramparça kuş sesleri,
gövdeme diş atmış ölüm,
ruhumu kemiriyor yaşamın iplikleri,
seni işlemişim kalbimin kışlarına.
zamanın bağırsakları üşüttü,
en kalın giysini giydi kar,
seni dağlarımın omuzlarında
bir tüfek gibi düşledim,
seni kurşuni bulutların gözlerine
bir yağmur zerreciği gibi işlemişim...
tut yüreğini yüzünde
batmasın güneş dağlarımızda.
tut baharın adımlarını gülüşlerinde,
yüzümün mevsimlerine kar yağmasın
sonra üşür uçurtmalarım gökyüzünde.
içimin oyuklarına gülüşlerini cep yaptım,
sen kekliğin gagasındaki su zerreciği,
ne boyalı sokak lambalarına
imren,ne de ekranların kulpsuz çaydanlıklarına.
(bu şehrin ceylanları timsah gözyaşlarıyla
aşkın direklerini kırmaktalar)
sen yüreğinde kuş seslerini demlemiş dağ esintisi,
köklerini kalbimin derinliklerine salan menekşe,
sen yüzümün tünellerini açmışsın güneşe.
tut yüreğini yüzünde
tut dağların ayak izlerini gülüşlerinde.
sen sözlükte sözcüksüz kalmış şiir,
ruhunu sana çelenk yapan
mülteci gözyaşlarım senin içindir.
gözlerinin adımlarını büyüt,bak
bulutun ağzındaki dikişler attı,
çiseliyor yağmur yine,
duygularım kaza geçirir
rüzgarlı günlerin direksiyonunda.
inan berfin,
kelimeler bir intihar çeki dudaklarıma
elektrik tellerini çekmiş.
yüzün vuruluyor
kış kapı almış rüyalarımda.
çıplak bedenli umutlar
büyüyor şimdi kaburgalarımın
kırıkları arasında.
berfin,
gözlerini üzerime kilitleme,
devrilmesin düşlerime
kolonlarıyla acılar.
bir sen anla beni,
bir sen kar çiçeği,
efendisi para olan bu şehrin
şose kuytularında,
kafiyesiz,redifsiz gece kuşu sürülerine
dudaklarında akrep sürüsü taşıyan
şu ondört şubat tacirlerine,
şu boyalı tencere kapaklarına,
şu kullanılmış kredi kartlarına,
samanla düşlerini kuran
şişko sözlüklere,
beni bırakma.kırlırım sonra,
çatısı çöker uykularımın.
tut yüreğini yüzünde,
onuru darağaçlarında sallandırma.
beton olur yağmur
göz kapaklarımda sonra,ve
sen portakal ağacı gülüşlerinle
boğulursun içimdeki yalnızlıkta,
gökyüzüm yerle bir olur berfin.
ve ben tırnakları arasında
kalırım karanlığın,
mülteci kampına dönen ey yüreğim!
dayan, varoldukça sabır...
bedenlerimizi taşıdıkça ruhumuzun direkleri,
bekle beni buğday kokulu gecelerinde,
dönerim birgün berfé,
dönerim,kanasada bir yanım
çağala yeşlili istasyonunda köyümün,
kanasada hatıralar fotoğraflarda,
yansada ceviz ağaçları,
sararsa da yaprağı dut ağaçlarının,
tavşan utangaçlığını doldurur yüzüme
çalarım yüreğinin üzerine kilitlediğin
yalnızlığın demir pençeli kapısını,
değsin dudakların yarama berfin,
inan! o zaman acı soyunur betonlarını
pencerimizden,doğar güneş acılarımdan
yamalı paçalarıyla.tırnaklanmış suratıyla gün,
oynar kapısının eşiğinde çocukluğumuzun.
silkelersem yüzümü berfé,
kaldırımlarda kesik başlı gölgeler kalır,
bir dal tütün kalır yaralarımdan kanayan,
kökleri kurumuş umut ağaçları,
senin yazman kalır hıçkırıklarımda,
(ve yazmana işlediğin menekşeler)
beynimin raylarında trenlerini süren
depremler kalır kırık kollarıyla.
devrilir sütunlarına zamanın
ağlayan bir ırmağın körelmiş
gözleri. gövdem en uzun istasyon,
çıplak bedenli kışlarda,
vurur kan dalgalarını ağzımın kıysına,
ellerim kelepçeli,
pörsümüş sözcüklerle
mutluluk düşlerini görür içimde.
dakikalar en uzun rüyalarını
görürler uykumda o zaman
yalnızlığın uzar sakalları,
traşı yarım kalır gecenin,
insan fakiri bu coğrafyada.
berfin yüzüm hesabını
ödiyemiyor artık acıların,
gölgem cezaevi oluyor bedenime,
ağğ seni mülteci yalnızlığımla sevdim,
seni çaresizliğimle,
içime boşansada ırmaklarını ölüm,
ağğ berfin,
seni ölümün adıyla sevmişim.
ruhumda darp izleri,
siz efendisi para olan
boyalı heykeller,
siz hayata şaşbeş bakan körler
siz kaldırımların çapraz ayaklı
kolonsuz evleri,
siz aşkın ölüm sebebi
siz ruh zinaları,
siz beleş aşk yolcuları
çıkarın maskenizi,
içinizi
geçirin dışınıza.
siz
bulanık ahlakın zehir dolu kadehleri,
siz su katılmış şaraplar,
yeter döküldüğünüz dudaklarımıza.
yeter dolaştığınız kör bıçaklarla damarlarımızda.
ağğğ berfin,
seni mülteci kalan yanımla sevmişim.
seni ölümün sağ kalan adıyla,
seni dağlarımızın dikbaşlarıyla,
seni onurun ve namusun kalanıyla...
seni melekler giydirdi kardan,
ben şeytanın çarpık adımlarımdan
yürürüm namlulara.
(kurşunları gözyaşlarındır)
ağğ berfin,
seni mülteci kalan yanımla sevmişm..._palo
Kayıt Tarihi : 2.4.2005 11:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Palo Keko](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/04/02/berfin-7.jpg)
TÜM YORUMLAR (3)