benin hikayesi
Kısır bir yüz ifadesi takındı
sanki anlatacakları tarihin bir bölümünde buza kazınmıştı.
Güneş doğmadan anlatmalıyım dedi.
O sabah güneşi göremedi.
İki renkten fazlasını kaldırmaz
bu bünye diye devam etti. Derken insanlar
siyah bir renk midir değil midir diye tartışmaya başlamışlar.
Beyazı zaten bitirmişlerdi. Ben iki renk görüyorum
geri kalan herkes renk körüymüş demiş ve almış eline fırçasını;
bitmişlerdi.
Boş saksılarda biriktirdiği
çekirdeklermiş hayalleri. Israrla
sulasam da yersiz dedi. Saksıları dolduracak
benden başka toprak yok. Bedenimden başka.
Bense çorağım. Belki kısır...
Yer çekimi kanunu gibi
bu dünyada 'mutlak yalnızlık kanunu' da
varmış. Önce buldum dedi şimdi de
kafama bir şey düşmesini bekliyorum sonra da
çırılçıplak koşucam zaten.
Anlattıkça yaşlanıyordu. Sebepler
noktasından bakılınca dedi bizi
başlatan aslını asla göremeyeceğimiz
bir yıldız parlaması mıdır yani?
Ahmet Hulusi'ye sormak istermiş bunu.
Eşyanın sırrını kaldıra bilecekse bilmek istermiş.
Yaşamaya bir şeyleri katık etmek adına8230;
ama bu kadar açık anlatılmamalı çünkü yıldızlarla yazılan yazıları okuyamaz
herkes.
Yazan ve yaratan.
Yaratan ve yaşatan:
Kesrette boğulmaktan San a sığınırız.
Refleksi bir amin döküldü
dudaklarından.
Devam etti;
annemin cüzdanından bozuk paraların
hepsini aşırmıyordum anlamasın diye.
Yine de dayak yiyordum ama
en azından başka sebepten. Artık
bağımlıydım parasız kaldıkça çözülmek üzre.
Sonra bakkaldan çalmak öğretildi çocuklara,
bir şebeke bunu ücretsiz yaptı o dönem. Bakkal amca
farkına varıncaysa çocukların hepsi büyümüştü. Artık
veresiye yazdırıyorlardı.
Şebeke çöktü ama herkesin
kayıtlarında vardır bu hırsız çocukluk.
Şimdi kalıp açısından büyüse de dedi bu çocuk düşünse dahi tabi suç olur8230;
Bir denklemi çözmeye çalışır gibi
dört yıl tüketmiş okulun nerdeyse en yüksek halinde.
Pantolonu bile ona ağır helmeye başlamış
çıkarmış soğuğa aldırmadan.
Pijamam dedi çoraplarımın içinde,
dizleri sarkık, tenim atletimle beraber dışarıda sallanırken
herhalde bu dünyadaki en savunmasız halim
diye düşündüm. Elime bir diploma tutuşturdular,
artık takım elbise giyecekmişim.
Yakışacaktı
Ön yargı ve zanlara o kadar kapılmışız ki dedi
gözden başka bir organla
görülebileceğine ihtimal dahi vermeyiz.
Ya da organsız.
Tepkime hemen açıkla neyle rüya görüyosun?
Şaşırıp kalmıştım. Ama dedim, elini kaldırdı
bu benim hikayem der gibi.
Peynirden gemilere laf anlatmaya çalışmak olsa da yaptığım umudum hep var.
Korkuyorum da.
Biliyor musun a.k. tersine dönüyor eylemler.
Her yıl geçen yaz büyüdüğümü idda ederken
yükseliyorum biraz. Çimenlere sırt üstü uzanıp bulutları benzetmek
daha kolaymış,
bulutlara yüz üstü uzanıp yerdekileri
bir şeye benzetmekten.
Yerin yüzündeki
sivilce gibi sıkılası şeyleri.
Ve babamın gölgesi
varmak istediğim yerin
çok ötesinde olacaktı hep dedi. Gökle yerin birleştiği
çizginin de ardında ki o anda güneş yükselmek üzere idi o çizgiden.
Biraz fazla karamsar değil misin dedim.
Çıkarıldığımız yer cennetti ötesi var mı diye cevap sordu tam da ben konuşmak
için cesaretlenirken, sabah oluyordu.
Daha derine
bırakmak için izimi daha
etkili bir veda edebilirdim ama
bu dedi sadece çekip gitme vakti.
Ben önüme eğilmiş yazmaya çalışırken o gitmişti.
Bu da aslında benim için bir yazıdan daha çekip gitme vaktiydi.
İnsan bunu bir kalem aracılığıyla
Defalarca
yapabiliyor...
Abdullah Korkmaz AkiKayıt Tarihi : 22.8.2009 01:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!