- Şiir değil...........Paylaşmak istedim...-
Biliyor musunuz, benim hiç sevgilim olmadı genç kızlık dönemimde. Büyüklerimin, öğretmenlerimin telkinleri, yanlış yönlendirmeleri yüzünden.....Genç kızlık yıllarım aşk- meşkten habersiz geçti gitti. Çünkü bana ve diğer kızlara aşık olmak yasaktı. Erkeklerle arkadaşlık yapmak ayıptı. Kızlar kızlarla arkadaşlık yapmalıydı, erkekler erkeklerle. Kızlar için 'erkek arkadaş' olmaz, olsa olsa 'sevgili' olurdu. Aşk ayıptı, günahtı, haramdı. Peki ya erkekler? Canım karıştırmayın işin o yanını. Onlar için “yasak” diye bir şey yoktu ki. Biz kızlar kafesteki kuştuk, erkekler ise özgür bir kartal. İyi de; erkekler, üçüncü bir cinsiyet olmadığına göre, kime aşık olacaklardı? Kızlara yasak olduğuna göre....
Yazdığım şiirleri bile saklardım ailemden, öğretmenlerimden. Şiir de neydi? Ders çalışmak varken, şiir yazmak da ne demek oluyordu? Hatta şiir yazdığımı bilen arkadaşlar bile “Sen Aşık mısın? ” derlerdi. Çünkü onlara göre şiir, yalnızca sevgiliye yazılırdı. Sevgili! Ayyy! NE AYIP!
İşte o nedenle aşk bize göre; bir kızla bir erkeğin birbirlerine karşı besledikleri, ama büyüklerin genelde hoş karşılamadıkları, hatta ayıpladıkları bir duyguydu. Aşkı, okuduğumuz romanlardan ve izlediğimiz Türk filmlerinden biliyorduk sadece. Hülya Koçyiğit ile Ediz Hun’un birbirlerine besledikleri duygulardı aşk. Gerçek hayatta ise Hülya Koçyiğit, başka biriyle evlenmişti. Demek ki gerçek hayatta aşk diye bir şey yoktu. Aşk yalnız filmlerde vardı. Bir de okuduğumuz romanlarda.
Hiç unutmuyorum: Yatılı okulda okurken bana, bir erkek arkadaştan yılbaşı kartı gelmişti. Staj için bir süreliğine köy ilkokuluna giden bir erkek öğrenciden. Ve o kart eğitim şefinin eline geçmişti. Sakıncalı(!) bir kartmış meğer. Kartta; ”Kalbin hangi anı bekliyor ve kimin için çarpıyorsa, gözlerin kimi arıyorsa, yeni yılın sana onu getirmesini dilerim. Sevgiler.” gibi şeyler yazıyordu....Ve işte bu kart eğitim şefinin eline geçmişti.
Bir erkek çocuk bana sevgiler sunuyordu, ne ayıptı, ne utanç vericiydi.(!) Kartı yazan gündüzlü bir öğrenciydi. Sabah okula geliyor, dersten sonra gidiyordu. Onu tenefüslerde arada bir uzaktan görüyordum sadece. Bazen de ben bahçedeki bankta otururken gelir, izin isteyerek, bankın bir ucuna ilişirdi. Havadan, sudan bir şeyler söylerdi. Bu yakınlıktan bile ürker, o oturur oturmaz hemen kalkar giderdim. Erkeklerle arkadaşlık etmenin ayıp(!) olduğunu hatırlardım. Eğer isteseydim tenefüslerde onunla sadece konuşabilirdim. Ya da okulun bahçesinde birlikte yürüyebilirdim, o kadar. İsteseydim bile bundan fazlasını yapamazdım.
Gel de bunu eğitim şefine anlat! Eğitim şefi bana; “Kalbin kimin için çarpıyormuş, gözlerin kimi arıyormuş, söyle bakalım. Ne var aranızda? ” diye soruyordu.... “Annen, baban seni buraya, erkeklerle fingirdeşmek için mi gönderdiler? ” diye kükrüyordu......Neyse ki bir arkadaşımın tanıklığı ile, ceza almaktan kurtuldum. O günden sonra bucak bucak kaçtım erkek öğrencilerden. Kazara birini seveceğim, ya da aşık olacağım diye ödüm patladı. Gem vurdum duygularıma. Kendimi yalnızca derslere verdim.
İşte bu yasaklamalar yüzünden, genç kızlığımda hiç sevgilim, erkek arkadaşım olmadı. Bir daha dünyaya gelirsem, ben biliyorum yapacağımı. Ayıp, yasak dinlemeyeceğim. Bir sevgilim olacak. Ona aşk şiirleri yazacağım. Kafelere, diskoteklere gideceğim.Sevgilisiz geçen genç kızlık yıllarımın acısını çıkaracağım. Oh! Sefam olsun!
Kâmuran EsenKayıt Tarihi : 16.3.2004 23:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Yazdığım şiirleri bile saklardım ailemden, öğretmenlerimden. Şiir de neydi? Ders çalışmak varken, şiir yazmak da ne demek oluyordu? Hatta şiir yazdığımı bilen arkadaşlar bile “Sen Aşık mısın? ” derlerdi. Çünkü onlara göre şiir, yalnızca sevgiliye yazılırdı. Sevgili! Ayyy! NE AYIP!
İşte o nedenle aşk bize göre; bir kızla bir erkeğin birbirlerine karşı besledikleri, ama büyüklerin genelde hoş karşılamadıkları, hatta ayıpladıkları bir duyguydu. Aşkı, okuduğumuz romanlardan ve izlediğimiz Türk filmlerinden biliyorduk sadece. Hülya Koçyiğit ile Ediz Hun’un birbirlerine besledikleri duygulardı aşk. Gerçek hayatta ise Hülya Koçyiğit, başka biriyle evlenmişti. Demek ki gerçek hayatta aşk diye bir şey yoktu. Aşk yalnız filmlerde vardı. Bir de okuduğumuz romanlarda.
Hiç unutmuyorum: Yatılı okulda okurken bana, bir erkek arkadaştan yılbaşı kartı gelmişti. Staj için bir süreliğine köy ilkokuluna giden bir erkek öğrenciden. Ve o kart eğitim şefinin eline geçmişti. Sakıncalı(!) bir kartmış meğer. Kartta; ”Kalbin hangi anı bekliyor ve kimin için çarpıyorsa, gözlerin kimi arıyorsa, yeni yılın sana onu getirmesini dilerim. Sevgiler.” gibi şeyler yazıyordu....Ve işte bu kart eğitim şefinin eline geçmişti.
Bir erkek çocuk bana sevgiler sunuyordu, ne ayıptı, ne utanç vericiydi.(!) Kartı yazan gündüzlü bir öğrenciydi. Sabah okula geliyor, dersten sonra gidiyordu. Onu tenefüslerde arada bir uzaktan görüyordum sadece. Bazen de ben bahçedeki bankta otururken gelir, izin isteyerek, bankın bir ucuna ilişirdi. Havadan, sudan bir şeyler söylerdi. Bu yakınlıktan bile ürker, o oturur oturmaz hemen kalkar giderdim. Erkeklerle arkadaşlık etmenin ayıp(!) olduğunu hatırlardım. Eğer isteseydim tenefüslerde onunla sadece konuşabilirdim. Ya da okulun bahçesinde birlikte yürüyebilirdim, o kadar. İsteseydim bile bundan fazlasını yapamazdım.
Gel de bunu eğitim şefine anlat! Eğitim şefi bana; “Kalbin kimin için çarpıyormuş, gözlerin kimi arıyormuş, söyle bakalım. Ne var aranızda? ” diye soruyordu.... “Annen, baban seni buraya, erkeklerle fingirdeşmek için mi gönderdiler? ” diye kükrüyordu......Neyse ki bir arkadaşımın tanıklığı ile, ceza almaktan kurtuldum. O günden sonra bucak bucak kaçtım erkek öğrencilerden. Kazara birini seveceğim, ya da aşık olacağım diye ödüm patladı. Gem vurdum duygularıma. Kendimi yalnızca derslere verdim.
İşte bu yasaklamalar yüzünden, genç kızlığımda hiç sevgilim, erkek arkadaşım olmadı. Bir daha dünyaya gelirsem, ben biliyorum yapacağımı. Ayıp, yasak dinlemeyeceğim. Bir sevgilim olacak. Ona aşk şiirleri yazacağım. Kafelere, diskoteklere gideceğim.Sevgilisiz geçen genç kızlık yıllarımın acısını çıkaracağım. Oh! Sefam olsun.......... AAA ÇOK AYIP KOCAMAN KADININ SEVGİLİSİMİ OLURMUŞŞŞ.. YAAAAA HOCAM İŞTE BÖLE..))))))))))))
Vallahi ne yaşanıyorsa bu dünyada hep...
Tanrıyla hiç sözleşmem yok ki bir daha yeniden dünyaya geleceğime dair..
Geçmişte ki bastırılmış dıygular şimdi daha dingin.us'a dayalı.daha bilinçli ortaya çıkıveriyor aniden.Hem güneş bakçıkla sıvanmaz ki...
'Sesaiz gemi' olmadan yaşamın tadını çıkarmak daha hoş bence..
Denemeniz geçmişe götürdü..Nostalji rüzgarları estirdi. bende...
Tebrikler Efendim..
Sevgiler....
Onlar da yetişkin olduğunda geçmişi değiştirmeye yönelik duygusal boşluklar yaşamazlar ve daha mutlu olurlar diye düşünüyorum.
yazınız anlamlı ve etkileyici olmuş,kutlarım.
İtiraf etmeliyim ki, benimde sevgilim olmadı..)
Bizler birer masum türküydük...
Nezahat Türkmenoğlu
TÜM YORUMLAR (9)