Benim Edebiyat Profesörüm -Oyhan Hasan B ...

Suat Tutak
256

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Benim Edebiyat Profesörüm -Oyhan Hasan Bıldırki

:
OYHAN HASAN BILDIRKİ

Oyhan Hasan BILDIRKİ… Öğretmen emeklisi… İlçe Milli Eğitim Şube Mü-dürlüğü yaparken emekli olmuş bir eğitmen. Edebiyat öğretmeni.. Branşında, konu-sunda uzman bir kişi. Mütevazı ve cana yakın bir insan.
Benden üç yaş küçük olmasına rağmen; 1974-1978 yılları arasında Söke Ak-şam Ticaret Lisesi’nde okurken, Türk Dili ve Edebiyatı derslerime girmiş, saygı duyup, sevdiğim bir öğretmenim… Köprü olsa, üstünden geçmem. Gözümde yücelttiğim, gönlümde yaşattığım, paha biçilmez bir değer verdiğim öğretme-nim. Ondan önceki Türkçe öğretmenim olan (Rahmetle andığım) merhum Ha-san ÇETİNTÜRK öğretmenimin bende attığı Türkçe temeli üzerine; Sayın Bıl-dırki hocamın, hakkını ödeyemeyeceğim emekleri, katkıları var.. Rehberliği ile bu alanda, Türk Edebiyatı’nın bir çok dallarında eser verme çalışmalarımı sür-dürmekteyim… Şükrediyorum ki Tanrı’ma, bana böyle güzel insanları rehber et-ti, öğretmenim oldular. Onlarla her zaman gurur duydum. Onların öğrencisi ol-mam, olabilme şansımdan ötürü de, ömrüm boyu hep onur duyacağım…
Umut ediyorum ki; sayın Bıldırki hocamın katkıları sürdüğü, ilgileri, rehber-likleri devam ettiği sürece, gelecekte çok eserlerimi gün ışığına çıkarıp vatanı-ma, Türkçe’me, halkıma çok daha güzel ve kayda değer eserler vereceğim. Şuan elimde hazır olan eserlerimi kitap olarak, basımını yapabilsem, bu iddiamı bu-gün ispatlayabilirim ama, ne çare! ? Ekonominin gözü kör olsun…Bir tek emekli maaşıyla bu nasıl olacak! ? Çaresiz kalışımız ondan.. O nedenle de, sözlerimiz masal gibi geliyor birilerine… Fakat; masal olmadığını bir gün, cümle âlem gö-recek. Belki ben göremem amma; görenler o gün beni hatırlasın ve de yâd et-sin…
Siyasi iktidarların; bugüne kadar Atatürk İlkeleri’ne aykırı şekilde, yanlış bir uygulamaları var. Sözde; siyasi parti istihbaratlarına aldanarak yazar ve çizer ar-kadaşlara, kendilerine göre birer siyasi yafta asıyorlar, kişileri o kendi elleriyle yazdıkları ve astıkları yaftalara göre değerlendiriyorlar.. O siyasi ve kasıtlı yafta-ların aslı olup olmadığı araştırılmadığı, bilinmediği halde, üzerinde titizlikle du-rulmadan, olduğu gibi, sorgulanmadan kabul görüyor.. Hüküm veriliyor. Ne ya-zık ki; kişi olarak, altından da değerli bazı öğretmen, yazar, çizer ve sanatçılar kara damgayı (siyasilerce) yada kırmızı çizgiyi yiyorlar. Çoğu zaman bu yanlış uygulama, o değerli kişilerin mesleğinde, ülke hizmetinde yok olmasına, silin-mesine, hattâ ölümüne neden oluyor. Bunu araştıran ve bilen yok.. Yalan mı! ? Aziz Nesin gibi bu ulusun nice evlâtları var… Yaşarken kıymeti ve varlığı bilin-miyor. Ölümünden yıllar sonra hatalar, yanlışlar anlaşılıyor, düzeltilmeye çalışı-lıyor fakat ne fayda?
Yerel gazete ve dergilerde; o sözünü ettiğim yazarlar gibi zaman zaman hak-sızlığa uğrayıp, kıyıma getirilip, siyasi amaçlara kurban ediliyorlar. Oysa; bir kere yerinde inceleyip araştırılsa gerçekler anlaşılacak, belki de bir çok yanlışlar yapılmadan önce önlenmiş olacak. Aklı selimin yolu bu… Ama, kime anlata-caksın? Siyasiler; kendi çığırtkanlarının sesinden başka sesi duymuyorlar, sağ-duyunun yolu da olsa, köklü bir araştırmaya gitmiyorlar.. Güzelim yerel gazete ve dergilerin sonları ile, kapanmalarıyla olay sonuçlanıyor. Olan onlara, kamu-oyuna oluyor.. Kamuoyu bir gazete ve dergisini daha kaybetmiş oluyor. Bu yolla nice yazarlarını ve eserlerini bir anda kaybediyor..
İşte; o yanlış kararlardan ötürü SARIZEYBEK DERGİSİ Kültür Bakanlığı’nın abone olduğu dergilerin arasına giremiyor.. Ve, işte onun için; Beşparmak Der-gisi de Kültür Bakanlığı dergi aboneliğinden çıkarıldı. Elinizi vicdanınıza kok-yun.. Allah aşkına, bu nasıl bir siyasi uygulama, bu nasıl toplumsal adalettir! ?
Böylesine bir yanlış tutum ve hatalı uygulama; Türkiye genelinde, kim bilir daha nice dergilerin yayın hayatına son verdirdi! ?
Sahipsiz yerel basın, yaşamaya devam ediyor… Her şeye, her zorluğa, eko-nomik sıkıntılarına rağmen, toplumun vurdum duymaz ilgisine rağmen yaşa-maya da devam edecektir.. Çünkü bizlerin yaptığı Türk Kültürüne sahip çıkmak, korumak ve de her türlü kaydı şart içinde yaşatmaktır. Onun için, yaşamaya de-vam edeceklerdir. Bu, bizlerin ilkesidir…
İşte; yukarıda sözünü ettiğim sevgili öğretmenim Oyhan Hasan BILDIRKİ gi-bi nice yazarlar oldukları yerde körelmeye, için için çürüyüp yok olmaya bırakıl-masalar, gerçek değerleri bilinip, hak ettikleri unvanlar verilip, önleri açılıp, önl-erindeki engeller kaldırılıp, eserlerine sahip çıkılıp, topluma kazandırılmaya ça-lışılsa fena mı olur? Hayır, çok güzel olur…Amma, nerede o insanı, sanatı, kül-türü, edebiyatı, ülkesini seven yürek! ? Hele hele dilini, öz Türkçe’sini seven o siyasiler, geleceğin sahibi, umudu kişiler nerede?
BILDIRKİ Hocanın hakkı, EDEBİYAT PROFESÖRLÜĞÜ… Ona; çoktan hak ettiği “ EDEBİYAT PROFESÖRLÜĞÜ “ unvanı verilse, bu manevi değer-den Söke ve Türkiye ne kaybeder! ? Ama; bir de eserleri sahip çıkılıp, basılarak topluma kazandırılsa, Türk Edebiyatı, hattâ (iddia ederek söylüyorum) “ Dünya Edebiyatı “ acaba neler kazanır! ? Bunu, bir düşünmenizi istiyorum.
Bugün benim ona verdiğim özel unvan “Profesörlük “ unvanını, Türk top-lumu, kamuoyu ona bir gün verecektir. Ama; gönül istiyor ki, yaşarken sağ-duyulu olan kurum ve kuruluşlar bu olayı değerlendirip, Sezar’ın hakkı Sezar’a verilsin…
Bakınız sayın BILDIRKİ hocamın, bir şair arkadaşın şiirlerinin tahlilini yapar-ken, o şairdeki başarıyı, cevheri açıklarken, kendi ustalığını da nasıl ortaya ko-yuyor. Buyurun, okuyun lütfen… Bir de siz değerlendirin:
“ Şiir bir gönül işi ya, gönülden akanları geldiği gibi yazamazsın. Gere-kirse kanallar açacaksın, setler öreceksin, dinlenme havuzları yapacaksın, çağlayanlarla yada fıskiyelerle süsleyeceksin. Ali Nihat ÖZER’ de, son say-dıklarımı gördüm ben.”
Görüyorsunuz değil mi? Sayın Bıldırki; şiiri anlatırken bir Mimar Sinan ölçü ve özenine ne kadar dikkat edip, öncelik ve şiirin olmazsa olmazlarının ne oldu-ğunu söylüyor. Bir Peyzaj sanatçısı, bir ressam gibi de detaylara giriyor. İşte in-celik, eğitim, kültür, birikim ve ustalık burada saklı… Ve, sözlerine devam e-diyor:
“ Halkıyla iplerini koparmamış. Aşka aşık bir şair, arada bir destan de-nemeleri de yapmış… Yüzlerce şiir yazan Ali Nihat ÖZER’i kısmen ince-ledim. Kendisiyle ilgili olarak aldığım notların unutulmamasını istedim. 800’ün üzerinde şiiri bulunan şair; genel olarak üç ana temaya uygun şiir-ler yazıyor: Aşk, ilâhi aşk ve herkesi anlatan şiirler.
Şiirlerinde kullandığı tarz, ilkin sizi yanıltıyor. İlk şiirlerle birlikte tamam diyorsunuz, yine bir halk şairiyle baş başayım, ilerledikçe işin öyle olma-dığını anlıyorsunuz. Sizi yanıltan sebeplerin arasında; şairin dörtlüklerle yazdığı şiirlerinde hece veznini kullanması, halk şairleri gibi mahlas (ad) belirlemesi öne çıkıyor. Ama şairin kullandığı dil, daha doğru bir deyimle kelimelerini istif edişi, onlardan farklı. “
Özetle verdiğim bu bir-iki paragraf ve birkaç cümle sanırım, anlatmak iste-diğimi biraz olsun ortaya koymuştur. Bir başka yazımda sayın hocam, benim “ Profesörüm “ ile ilgili yine yazacağım. Şimdilik bu kadar…

SUAT TUTAK
Gazeteci-Şair-Yazar

Suat Tutak
Kayıt Tarihi : 8.1.2008 22:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Suat Tutak