Ben sabahları 06-07 arasında duraktan otobüse bindiğimde 13 dakikada aldığım yolu, diğer mesai saatlerinde 45 dakikada alıyorum. Hatta bu bazı durumlarda daha da artıyor. Nedenini hepimiz biliyoruz. Yolun sağına ve soluna park eden araçlardan ulaşım hızı durma noktasına geliyor… Bu durumda, her birimizin günde en az bir saati çalınmış oluyor.
Zamanımız kim tarafından ve ne için çalınıyor?
Ulaşıma ayrılan yollar, otomobil sahibi olanlar tarafından işgal ediliyor. Belediyeler her binanın otopark için ayrılması gereken alanları belli oranlarda harç alarak, daire veya dükkan olarak inşaat üreticilerine bağışlıyor… Yani inşaat üreticileri ve belediyeler bizim yol ve ulaşım hakkımızı elimizden alıyor. Alıyor çünkü bizim sesimiz çıkmıyor. Müteahhitler ise daha fazla kazanmak için belediyelerin kapılarını aşındırıyor. Bu sistemde kimde para çok ise onun sesi işitiliyor.
Bizler yani her gün işe gelip giden yolcular ne yapıyor?
Günün yorgunluğu, sabahın mahmurluğu ve bir de buna ‘’amannnn sen de! ben mi onaracağım bu bozuk çarkı’’ mantığı ile kabuğumuza çekilmemiz…
Düşünebiliyor musunuz, yüzde üç zam almak için gerektiğinde greve gidiyoruz. Bir ekmek çalan çocuğa yıllarca hapis cezası verebiliyoruz da, günde bir saatimiz çalındığında sesimiz çıkmıyor. Günlük çalışma saatimiz 8 saat ise bu bir saat günlük yevmiyemizden yüzde 12,5 kesinti demek…
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta