ŞİİR, SEVGİLİM; SEVGİLİM, ÖTEKİ BEN...
  (Bir ağustos akşamı, Denizli-Aydın arasında, Diyarbakır otobüsüne yüreğiyle el sallayan kadın; kimi arıyordun bilmem ama içindeki Diyarbakır yaşadıkça Aydınlı olamazsın, gurbet iki kere yakar canını.
keşke o otobüste olmasaydım, ve o canhıraş el sallayışını görmeseydim..
bu şiiri okuyanlar gibi ben de seni tanımıyorum ama bu şiir senin.)
...................................
.......
.....................
 
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir  ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...  
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
Devamını Oku
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Hüzün gözlü sevgilim,
Güneşin doğduğu kentlerde tutukluyum
şiir esir, yollar uzak,
sen ellerin...
ben aşksız ölecek adam değildim....
....... Harikaydı...
Kalemle aranan mutluluk, dökülür ak kağıda
bir der, beş der, on der hepsi kalır sayıda
ne ararsın gafil, mutluluk yüce insanda
belki bir buse, belki de tutuşan isyanda
aradıkların yürekte
aramadıkların yanı başında k ı y ı d a...
kutlarım
'Hüzün gözlü sevgilim,
Güneşin doğduğu kentlerde tutukluyum
şiir esir, yollar uzak,
sen ellerin...
ben aşksız ölecek adam değildim....'
Duygunun zirvesinde öyle bir şiire imza atmış ki kaleminiz, ölümsüzdür artık yüreğiniz.
Kutluyorum.
Hüzün gözlü sevgilim,
Güneşin doğduğu kentlerde tutukluyum
şiir esir, yollar uzak,
sen ellerin...
ben aşksız ölecek adam değildim....
Sayın EROĞLU Şiirinizi okurken nefesimi tuttum...Siyah beyaz film kareleri geldi gözümün önüne,Çok farklı bir anlatım tebriklerimi sayfanıza bırakıyorum.
Hüzün gözlü sevgilim,
Güneşin doğduğu kentlerde tutukluyum
şiir esir, yollar uzak,
sen ellerin...
ben aşksız ölecek adam değildim...
Şiirlerinizle varolun inş... Güzeldi... Kutlarım
Sayın Eroğlu .... Saygılarımla
Uzun zamandır sayfana ugramıyordum özlemişim şiirlerini dost tekrar okumak çok güzeldi içtenlikle kutluyorum sevgiler selamlar.
vay bee abim benim,şiir duygu seli gibi,,bazen bazı anlar insanı etkiler belki bende bir kaç kez aynı pozisyona düşmüşümdür ama inan şiirleştirmek hiç aklıma gelmedi,bir tek şemsiyeli kız şiirini yazmıştım...
ama sen yine fevkalade tarzını anlatımını farkını konuşturmuşsun,,
bencede aşksız ölecek adam değilsin,biliyorsun ki hayat süprizlerle dolu
bazen an olur kapıyı çalan hayat getirir,,
tebriklerimle saygılarımla abicim
Günahlarımı da seviyorum rabbimi de.!
Farklı ve güzel , yüreğinize sağlık...
Hani eylülde yol çizgileri ıslanır, biz çoğalırdık,
Ekim vurgunundan habersiz imkansıza yürürdük,
biz koşardık, gökkuşağı uzaklaşırdı; aklımız kilometrelerce havada..
ben şiirsiz kalacak adam değildim,
lakin yolculuklar biteli,; kelime kelime ölüyorum
***************************************************
Şiirsiz kalacak adam, adamakıllı şair... Hiç kalem yazmadan durabilir mi, gönül ııı ıhhh! dese de?!..
Efendim, her zamanki A kalitesinde, mükemmel imgeleri, betimlemeleriyle müthişti.
Takdirlerimle!..
aşk şaire yakışır şairse aşka ...Nerdesin derken nasıl bir özlemle kavrulur yürek...Tebrikler Hocam yine çok güzeldi.
Bu şiir ile ilgili 107 tane yorum bulunmakta