Ey fâni sevgili!
Sende günden güne gayba gark olan,
Damlanda ummâna dalan ben miyim?
Gönülden gönüle Aşka ark olan,
Bâki Aşktan katre salan ben miyim?
Gayrî öyle senim, sildim kendimi,
Eline verdim al, Aşk kemendimi,
Aşkın seli coşkun, yıktı bendimi,
Mecnun'dan beterki nalan ben miyim?
Eller sana baksa şaşar hâlime,
Yazık değmez derler bunca kâlime,
Hele sorsalar bir şu Aşk âlime,
Senden bir tek hisse alan ben miyim?
Sen sen diye oysa Hakk imiş kastım,
Aşk darağaç, sen ip nefsimi astım,
Gör Elest'ten beri dinmeyen yastım,
Aşkın gülşeninde talan ben miyim?
Ben ki sana Aşktan pâyeler verdim,
Seni değil dâim benliğim yerdim,
Bir değil binlerce gülistan derdim,
Eşin dostun değil falan ben miyim?
Seni sana desem sen de şaşarsın,
Sen de bendeki bu teni aşarsın,
Artık yalnız Allah için yaşarsın,
Her şey bâki sanki yalan ben miyim?
Aşka dâir ne var, benden iz taşır,
Ömrün boyu bunu böyle bil şaşır,
Mahlûkat manzûme besteyi aşır,
Dertli saz misâli çalan ben miyim?
Tarsûsî'yi ancak âşıklar anlar,
Yârdan Yâr'dır murat, gizli O canlar,
Mecâzi mahbûbat denilen hanlar,
Göçer gider bir gün kalan ben miyim?
Kayıt Tarihi : 29.3.2016 09:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
"ELESTÜ Bİ RABBİKÜM- BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİLMİYİM?-" ifadesinin geçtiği ayet, "A'RAF" suresinin 172. ayetidir. Bu ayetin gerçek mealinde, Dünyaya gelip buluğa eren ve Rabbini arayan akil insanlara hitap söz konusu iken, bir kısım mana meal bilmezler, işi bir "ruhlar alemi" efsanesine dönüştürerek akıl ve mantık dini olan İslam'ın akli ve ilmi kıstaslarına takla attırmak istemişlerdir ve bunda da büyük ölçüde muvaffak olmuşlardır.. Dinimizde buluğa ermeyen ve sıhhatli bir akla sahip olmayan ve de kendisine tebliğ yapılmayan birisinin manevi mesuliyeti söz konusu değilken, bu yüzlerce ayetle ve hadisle sabit bir gerçekken, bir kısım akl-ı evveller henüz dünyaya bile gelmemiş ve ortada algılama organları olmayan hayali bir varlığa, iman ikrarı verdiriyorlar ki, bu gerçekten de akıl mantık dini olan İslam için bir fecaat ve de garabettir ve de ilan ettiği onca makul düsturla tezat teşkil eden bir saçmalıktır.
İslamda ruhbanlık yoktur. Bu Hristiyanlıkta da yoktu ama bir kısım çok bilmiş rahipler bunu ihdas ettiler. Daha sonrasında ise tatbikatı kendilerine zor gelince bunu çeşitli şekillerde bizzat kendileri ihlal ettiler. Yani, bir Mü'minin "sadece Allah için yaşaması" diye bir şey söz konusu değildir. Bir, mü'min fıtratı gereği hem dünyevi-meşru- lezzetlerden hissesini almalı, hem de uhrevi alem için çalışmalıdır. İslam'da yasak olan, sadece dünyevi hazlarla tatmin olup ahiretteki ebedi saadeti ve onu kazandıracak amelleri ihmal etmektir. Mü'min bir kişi aynı zamanda bir insan/beşer olduğu için, beşeri ihtiyaçları için de sa'y edip meşru dairede dünyanın müspet işleriyle de meşgul olmalıdır ki, namerde muhtaç olup dilenci durumuna düşmemelidir. Manevi terakki esas olmasına rağmen, maddi terakkiler de asla göz ardı edilmemelidir.
Hayırlı çalışmalar ve hayırlı sınavlar dilerim.
TÜM YORUMLAR (9)