Ben Lâl
Bu dünyaya gelişim bir güzelin sevdasına olsa da, yok edilmek üzere çaba sarf eden insanlar yüzünden
hep bir var bir yoktum hayatın sahnesinde
Farklı yok edilir politikasına aldırmadım
Biliyordum ben farklıydım
Yoktan var olmaya yemin ettim.
Anka kuşu misali yandım Küllerimden doğup yeniden yaşamaya heves ettim
Hayatın sırrına ermeye,
İnsanları tanımaya geldim
Şirin bir bebeklikten, haylaz bir çocukluğu gecişim uzun sürmedi
Ve haylaz bir çocuktan, gençliğe geçişim iki adımda gerçekleşti
Okula gittim elbet okumayı yazmayı öğrenmek için
Okul maceram, Sağ sol olaylarının en yoğun yaşandığı bir döneme denk geldi
Ve bunu en ağır yaşayanların şehrinde Van da başladım
insanları tanımaya
Van ülkenin en doğusu olduğu için sürgün yeriydi
Büyük şehirlerde baş kaldıran her öğretmen vana sürgün edilrdi!
Dolayısıyla biz o öğretmenlerin cezası oluyorduk
Kim cezasını severdi ki?
Bizde sevilmedik..
Büyük şehirlerden gelen sağcı ve solcu abiler ablalar tanıdım
Onların beni tanımadığı kadar iyi tanıdım her birini
Ta o zaman okumuştum Yusuf un kuyuya atıldığını
Sanırım bu dünyada bir tek Yusuf cezasını sevdi.
Solcu abiler ablalar ezilenin yanında olmak gerekir düşüncesiyle bize tezgahta ürün, vitrinde görünüm olarak koruyor gözüküyor kendilerine yazacakları kahramanlık destanın da baş rol olup bizi figüran olarak yanlarında tutmalıydılar
O yüzden bize iyi davranıyordular
Sağcı abiler ablalar ise buna ihtiyac duymadan atalarının yazdığı destanlarda kendilerine bir rol bulmuş ve destan aralarından sesleniyordular
Gözlerinden üzerimize yağan nefret, çiselemiyor! sağnak yağmur gibi yağıyor hiç dinmiyordu
Bir Ferit öğretmen vardı ne mutlu türküm diye diye yürürken kendinden olmayanları küçümsüyordu
Elinde bir anahtarlık vardı Ferit öğretmenin tabi biz o zamanlar anahtarlık değil maskot diyorduk bir zincirin ucunda
Minyatür bir top hani şu ramazan topu bildiğimiz 2.dünya savaşından kalma toplardan
Ferit öğretmen canı sıkıldıkça hepimizi tahtanın önüne dizer
Ve sırayla severdi!
Zinciri havada döndürüp var gücüyle açık duran ellerimize indirirdi minyatür topu
Artık öğrenmiştik elimizi kapatmamayı çünkü bu defa demir top parmak uçlarımıza denk gelince canımızın daha çok yanacağını biliyorduk
Allah var Ferit öğretmenin canı da çok sık sıkılıyordu
Ve bir kabul vardı hetkeste kimse kimseye hesap sormuyordu
Anne babamız kayıt yaptırırken eti sizin kemiği bizim demişti sanki
Ama kemiğimiz de inciniyordu ruhumuz onurumuz kimin umurundaydı
İşte o zamanlar bir daha okula gitmeyeceğime karar verdim
Belki iyi belki kötü oldu bilmiyorum
Bildiğim tek şey var üzerimde hiç bir okulun, hiç bir öğretmenin hakkı olmadığı.
Bir Nurten öğretmen vardı okumayı yazmayı öğreten
Birde Tuncay uras ilk öğretim okulu
Ben, Azra Nimet Öner
Maceraya atılalı neredeyse yarım asır oldu
Ve ben halla anlamakta güçlük çekiyorum insanları.
Siz hiç sürgün şehrinde çocuk Anadolu'da kadın oldunuz mu??
Nimet ÖnerKayıt Tarihi : 11.3.2025 14:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tebriklerimi sunuyorum...
Hisseden güzel yüreğiniz hiç incinmesin çok teşekkür ederim
TÜM YORUMLAR (1)