Ben dervişim diyene, bir ün edesim gelir
Seğirdüben sesine, varıp yetesim gelir
Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir
Varıp anın üstüne, evler yapasım gelir
Altında gayya vardır, içi nar ile pürdür
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
.
Osman Bey kardeşimin yazısı üzerine, bir gün sonra da olsa şiire tekrar döndüm.
Şiir ve şiir yorumları olarak burası, yani bu site kaynak niteliğinde.
Bilenlerin ve araştıranların doğruyu yazmaları gerekir.
Osman Bey, benim yazmadıklarımı da yazmışlar. Sağ olsunlar.
Önce hemen belirteyim.
6. beyitin 2. dizesinin doğrusu şöyleymiş.
.
"Andan Cennete varam, Cennette huriler görem
Huri ile gılmanı, bir bir koçasım gelir"
.
koçamak: kucaklamak, sarılmak
Eksik kelime "ile" imiş.
.
Yunus Emre, Risâletü'n-Nushiyye (Nasihatler Kitabı) adlı dinî eserini mesnevî tarzında yazmıştır. Nasihatname türünün Anadolu'daki ilk örneklerindendir.
.
ÇOK KISACA ÖZELLİKLERİ:
573 beyitten oluşan bir 'mesnevi'dir.
Ahlaki ve öğretici öğütler verir.
Aruz ölçüsü ile yazılmıştır.
İlk başlarda "FÂİLÂTÜN - FÂİLÂTÜN - FÂİLÜN" kalıbıyla yazılmış 13 beyit yer alır.
Sonraki beyitler "MEFÂÎLÜN - MEFÂÎLÜN - FEÛLÜN" vezniyle yazılmıştır.
*Bu şiiri, yukarıdaki aruz kalıplarından birine uyduramadığım için 14'lü hece ölçüsü demek zorunda kaldım.
Zira yukarıdaki kalıpların hece sayıları "11"dir. Aruzda hece sayıları değil, hece değerleri (uzun - kısa) dikkate alınır.
.
Osman Bey,
Tekrar açıklamalarınız için teşekkür ediyorum.
.
Sevgi, saygı ve selamlarımla...
Hikmet Çİftçi
10 Aralık 2020
Ah şu üstadları ahhhh
Buradan bir ün edesim gelir
Sofra Yunus'un sofrası herkes burada imiş
Yorum yapan yapana, hatalar düzeltilmiş
Yorum yapmak ne haddime, ustalar ustasına
Yazmak degildi muradım, benim bakasım geldi
Yorum yapmak ne haddime derken, ben şiiri duyardım ama yazım yanlışını, hatasını düzeltecek kadar değil, işte usta abilerim bilip de düzeltiyor yazım yanlışlarını herkesi tebrik ederim, bunu kast....
Hikmet Çiftçi Üstadım;
Belirttiğiniz dizedeki tespitiniz doğru. Bir sözcük eksik yazılmış. Ayrıca bir sözcük de dizede hatalı olarak 'koçasım' yerine 'koşasım' biçiminde yazılmış. Bu dizenin aslı şöyledir.
Huri gılmanı, bir bir koşasım gelir........doğrusu.... Huri ile gılmanı, bir bir koçasım gelir.
Şiirin yazımında diğer bir hata da ilk dizede yapılmıştır:
'Ben dervişim diyene, bir ün edesim gelir' dizesinde 'diyene' sözcüğü güncel Türkçe'ye uygundur. Doğrusu ise 'deyene'dir. Nitekim şiirin 4. bendinde 'Oda gölgedir deyu, ta'n eylemen hocalar' denilmektedir. Burada dikkat edilirse 'deyu' denilmiştir. Aynı şiirde aynı sözcüğün zaten iki farklı kullanımı tuhaf görünmektedir.
Ben dervişim diyene, bir ün edesim gelir......doğrusu........Ben dervişim deyene, bir ün edesim gelir
Kaynak: Yunus Emre Hayatı ve Şiirlerine Dair, Editör: Yusuf Özcan, Ocak 2020.
Başka eserler de yukarıdaki bilgileri teyit etmektedir.
Yine Yunus Emre ile ilgili şiirlerin yer aldığı http://yunusemre.net/
de de bu dizeler yukarıda belirttiğim gibi yer almaktadır.
Saygılarımla.
Aşağıdakli yorumu yaptıktan sonra Google Baba'ya
baktığımda bu şiirin Karacaoğlan'a ait olduğunu gör-
düm..ve çok şaşırdım...Yıllardır Yunus Emre'ye ait
olduğunu sandığım bu yanılgıdan ötürü çok üzüldüm
ve utandım.....Lütfen hoş görünüz..09.12.2020
Ayette girin afiyetle o cennete denilir. Amel defterleri verilmiş hesaplar görülmüş kafir mumin ayrılmış bundan sonra ehli cennete kopru (ateş üzerinde) çektirirmi Allah.
"İnceceikten bir kar yağar
Tozar elif elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer elif elif diye.."..Yunus Emre
Bu dizelerin içinde geçen "elif" sözcüğü, bizim köydeki
sarı saçı, kara kaşlı, ince belli, elma yanaklı Elif değil..
Buradaki elif "Allah!" anlamında kullanılmaktadır...Ken-
dini yüce Yaradan'a bu kadar yakın hisseden, bütün ya-
ratılmışların 0'nı tesbih ettiğine inanna bir gönül "kıldan
ince kılıçtan keskin" olan SIRAT KÖPRÜSÜ'nden geç-
meye korkar mı? Asla korkmaz!
Hatta Sırat Köprüsü üzerinde "evler yapası gelir"..ve
köprüsün altındaki, içi cehehennm alevleri ile kavrulan
Gayya Kuyusu'ndak alevlerin gölgesinde yatası gelir..
Çünkü, Allah'ın, kendisini yakmayacağına inanmaktdır....
Allah^'a olan inancı bu kadar sağlamdır..0nun için 0'na
"Derviş Yunus", "Koca Yunus" demişlerdir.....
saygı ile..09.12.2020
O Meryem suresinde bahsedilen cehenneme girmeyecek kalmayacak ayeti kafirlere hitap ediyor onceki ve sonraki ayetlerle birlikte okunursa bu açık. KURAN da cennet yaklaştırılır diyor öyle köprüden bahsetmez. Öyle şey olurmu hem cennetine koyacak hem altında ateş olan kopruden geçirecek. O kopru hikayesi batıl inançlardan geçmiş ve zamanla hadis kitaplarına girmiştir.
Çok değişti yazık ki, bitap oldu el alem
Ne zaman edep desem, aklıma Yunus gelir
zamanda çözülen toz toprak su ataş
an akarı vardır
nice maddedir ki nice nitelikte akarı
canlı varlık, insanda öyle
derviş akarına kapılan çok olur
hele molla kesilen...
yunus emre de çok kapılmış
şiirler akmış bağrından
akara karşı durabilmiş de
sorgulamış kendini dünyada kendini
Bu şiir ile ilgili 31 tane yorum bulunmakta