Ne düşündüğümü bilmiyorum. Ne düşüneceğimide. Nasıl hissettiğimi ve nasıl hissetmem gerektiğinide bilmiyorum. Oysa herşeyi bilirdim ben. Köşeye sıkışmayı hep farklı hayal ederdim. Böyle olacağını nerden bilebilirdim ki zaten? Duaların dahada içten, derinden edilebileceğini; yapabildiğim tek şeyin dua etmek olduğu gerçeğiyle yüzleşince anladım ben. Hayatın ne kadar basit olduğunu ve aynı zamanda ne kadar zor olduğunu ve hatta bu iki zıt kutbun arasındaki o kıldan ince kılıçtan keskin çizginin çoğu zaman tek bir kelime, tek bir an ile geçildiğini farkettiğimden beri değiştim ben. Derin düşünürdüm de ben, o derinler diz boyunu geçmiyor okyanustan daha derinlere dalarken. Bir cümleye bin anlam yüklemeye çalışmak hep afilli bir sözden ibaret ütopik bir kurgu gibi geliyordu eskiden.
Davranışlar, düşüncesizce sergilen davranışlar. Sadece an'ı geçiştirmek için yaptığımız davranışlardan bahsediyorum. Ne kadarda ahmakça. Meğer bütün iş o anlardaymış. Verilebilecek iki zıt tepki o kadar farklı ve bir o kadarda büyük sonuçlara sebep oluyorlarmışki.
Pişmanlıklar o kadar derinden kan akıtabiliyorlarmışki.
Ve umut o kadar gerekliymişki …
Saat: Hep baktığımı daha yeni görürken.
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta