Çıt, bir dal kırıldı
Gövdesi ağladı
Kıran el kırılmadı
Dal üzerinde yaprak
Ayrıldı öksüz kaldı
Giderek kurudu
Ufalandı yok oldu
Eyvah, çimen ezildi
Ezen insandı, ne yazık ki
Horladı, ezdi geçti yeşili
Tükürdü üstüne pisliğini
Kahkaha, görüldü dişleri
Sırıtkan ağızlı, pis dişli
Koparıldı bir çiçek
Dalından boynu bükük
Bir insanın elinde
Yürütüldü başka kalbe
Sevgisinin nişanesi sayıldı
Aşk büyütülürken kalpte
Çiçek boynu bükük elde
Sıkıştırıldı kavanoz içine
Kurutuldu, kitapta defterde
Bir ömür feda edildi düşlere
Bencilliklerin bencilliğinde
Testere, ağaç kesildi
Baltalarla bölündü
Yerine dikilmedi
Kuru toprak çoğaldı
Ormanlar eksildi
Binlerce canlı tükendi
Çığlık çığlığa ölüm sesi
Pat, silah patladı
Bir kuş avlandı
Avcı ve köpeği
Heyecanlandı
Eksildi kuş sesi
Yenecek mi, neresi?
Kir, akıtıldı sulara
Göle, denize, ırmağa
Hem de ne hovardaca
Bencil çıkarlar uğruna
Kirletildi tertemiz doğa
Dikildi, kuru betonlar
Yok, yok artık onlar
Bahçeler, bağlar, ovalar
Yaşayan doğa “ölü canlar”
Boynu bükük bakakaldılar
Hırsız, çaldı umutları
Çocuklarının hayatını
Yok, etti doğayı, yaşamı
Çıkardı hayattaki kavgası
Hey, insan insanın kölesi
Açlık kokuyor nefesi
Bir deri, bir kemik
Çıkamıyor hiç sesi
Patlayan şampanya sesi
İçilense Amerikan viskisi
İnsan, muhtaç başkasına
Hep kendi yaptıklarıyla
Bilgi, kirlendi yalanla
Dayatıldı dogmalarla
Yasaklandı sorgulama
Ezber oturtuldu kafaya
İnsan dönüştü robota
İnanır mısın unvanlara?
Hep beraber haydi koroya
Çağdaşız, moderniz, dünyada
Bilgiliyiz, bilimseliz güya
Parmaklar şıklar, gel buraya
Yetkili, insandı bireyde
Yetkileriyse yoktu elinde
Yetkilerini verdi devlete
Koru, beni, doğayı
Yaşamı mı, çocukları mı diye
Ortalığı çıkarcı sardı
Yetkililer seyre daldı
Bazıları çıkara karıştı
Siyaset, yoz, yoz, yozlaştı
Yalanla, riyayla bronzlaştı
Vicdanlar umarsızlaştı
İnançlar Tanrıyla savaştı
Güçlünün cebi dolup, dolup taştı
Ünü dünya zenginleriyle yarıştı
Yoksullar, yoksullaştıkça yoksullaştı
Satıldı vicdan, iman, doğa
İnsanlıktı, gelişmekti güya
Üstüne içirildi su, tam şamata
Bakakaldı aydınlık karanlığa
Karanlığın adı aydınlık, simsarca
Ceza, cezasız kaldı
Suçlu, savcı, yargıç, insandı
Yaktı, yıktı, kendi hayatını
Söylemde sadece insandı
İdesi eylemsiz insanlıktı
Çağı, modern, akıl çağıydı
Yapılanlar ise, akıl dışıydı
Bela, yok oluşa damga
Bulmadı yapan, kaldı bahara
Mirasıydı, sevdiği çocuklarına
18.06.2008 - İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 18.6.2008 00:11:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Çoban](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/06/18/bela-26.jpg)
Aşkın ardından
Her şey gibi aşkı da tükettik artık.
Dünyevileşmenin kahredici kasveti ölü toprağı gibi çöktü aşkın üstüne.
Şiirlerde kaldı her şey.
Geçmiş günlerden anlattığımız tatlı bir hatıradır artık aşk
Ah! Ne aşklar varmış diyoruz artık.
Sanki kalp aynı et parçası ama içi boşalmış sadece bir organ.
Masumiyetini kaybetmiş, artık kötü yola düşmüş aşk.
Hangi hamam, hangi su temizler artık aşkın ifal edilmiş masumiyetini.
Kim kabul eder onu bu lekeli haliyle.
Tövbesi var mıdır bu günahın.
Kim temizleyecek aşkın namusunu.
Aşkın simgeleri hangi müzede sergilenmelidir.
Ziyaretçisi olur mu o essiz serginin.
Habersizce bırakılmış ve zengin bir müzayedecinin eline düşmüş
Oyalı mendil yâda bilmem kaçıncı dededen
Entel mirasyedi toruna tevarüs etmiş ucu yanık mektubun.
Kim? öldürdü aşkı. Yıkanmaya değer mi?
Artık kirlenmiş masumiyeti. Salasını hangi fasık münadi okur.
Zikredebilir mi vefat etti diye adını ve rahmet okuyabilir mi şaki ruhuna.
Hangi musalla taşına konur leşi.
Kim şahitlik eder masumiyetine ve kim helallik verir ihanetine.
Namazı kılınır mı?
Hangi toprak kapatır onun ayıbını.
Türbesini kim ziyaret eder.
Hangi masum çaput bağlar yâda dilek diler yalancı lahdinden.
Hurafeler bile hurafe kalır artık aşkın yanında.
Yedisi, kırkı bilmem kaçı, mevlidi, yasini, tebarekesi kurtarır mı onu nardan.
Affettirir mi günahını. Helvası yenir mi?
Geçer mi boğazlardan.
Hangi imamın telkini ulaşır kulağına.
Kabrinde rahat bırakır mı onu azap.
Münker-Nekir ne sorar aşka.
Cevap verebilir mi işlediği cürme günaha.
Mahşerde yüzü var mıdır hesap vermeye.
Hangi peygamberden dilenebilir onun için şefaat
Ve de çıkar mı aşk acaba cehennemden.
Yâda dirilir mi belki yeniden…
YUSUF AYGÜN..
Yusuf Aygun
ahvediyor gönlüne sağlık mehmet abi
Suçlu, savcı, yargıç, insandı
Yaktı, yıktı, kendi hayatını
Söylemde sadece insandı
İdesi eylemsiz insanlıktı
Çağı, modern, akıl çağıydı
Yapılanlar ise, akıl dışıydı
Bela, yok oluşa damga
Bulmadı yapan, kaldı bahara
Mirasıydı, sevdiği çocuklarına
yüreğine sağlık değerli gönül dostum tadında bir şiir okudum tebrikler
selamlarımla
Çocuklarının hayatını
Yok, etti doğayı, yaşamı
Çıkardı hayattaki kavgası
Hey, insan insanın kölesi
Açlık kokuyor nefesi
Bir deri, bir kemik
Çıkamıyor hiç sesi
Patlayan şampanya sesi
İçilense Amerikan viskisi
Tebrikler Üstad!
Cemiyetin hal-i pür melâlini ne de güzel tasvir etmişsiniz.
İlhamınız bol olsun. Kaleminizin mürekkebi kurumasın.
Tam puan+antoloji.
Vesselam...
TÜM YORUMLAR (30)