Bela... Şiiri - Mehmet Çoban

Mehmet Çoban
1967

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Bela...

Çıt, bir dal kırıldı
Gövdesi ağladı
Kıran el kırılmadı
Dal üzerinde yaprak
Ayrıldı öksüz kaldı
Giderek kurudu
Ufalandı yok oldu

Eyvah, çimen ezildi
Ezen insandı, ne yazık ki
Horladı, ezdi geçti yeşili
Tükürdü üstüne pisliğini
Kahkaha, görüldü dişleri
Sırıtkan ağızlı, pis dişli

Koparıldı bir çiçek
Dalından boynu bükük
Bir insanın elinde
Yürütüldü başka kalbe
Sevgisinin nişanesi sayıldı
Aşk büyütülürken kalpte
Çiçek boynu bükük elde
Sıkıştırıldı kavanoz içine
Kurutuldu, kitapta defterde
Bir ömür feda edildi düşlere
Bencilliklerin bencilliğinde

Testere, ağaç kesildi
Baltalarla bölündü
Yerine dikilmedi
Kuru toprak çoğaldı
Ormanlar eksildi
Binlerce canlı tükendi
Çığlık çığlığa ölüm sesi

Pat, silah patladı
Bir kuş avlandı
Avcı ve köpeği
Heyecanlandı
Eksildi kuş sesi
Yenecek mi, neresi?

Kir, akıtıldı sulara
Göle, denize, ırmağa
Hem de ne hovardaca
Bencil çıkarlar uğruna
Kirletildi tertemiz doğa

Dikildi, kuru betonlar
Yok, yok artık onlar
Bahçeler, bağlar, ovalar
Yaşayan doğa “ölü canlar”
Boynu bükük bakakaldılar

Hırsız, çaldı umutları
Çocuklarının hayatını
Yok, etti doğayı, yaşamı
Çıkardı hayattaki kavgası

Hey, insan insanın kölesi
Açlık kokuyor nefesi
Bir deri, bir kemik
Çıkamıyor hiç sesi
Patlayan şampanya sesi
İçilense Amerikan viskisi

İnsan, muhtaç başkasına
Hep kendi yaptıklarıyla

Bilgi, kirlendi yalanla
Dayatıldı dogmalarla
Yasaklandı sorgulama
Ezber oturtuldu kafaya
İnsan dönüştü robota
İnanır mısın unvanlara?
Hep beraber haydi koroya
Çağdaşız, moderniz, dünyada
Bilgiliyiz, bilimseliz güya
Parmaklar şıklar, gel buraya

Yetkili, insandı bireyde
Yetkileriyse yoktu elinde
Yetkilerini verdi devlete

Koru, beni, doğayı
Yaşamı mı, çocukları mı diye

Ortalığı çıkarcı sardı
Yetkililer seyre daldı
Bazıları çıkara karıştı

Siyaset, yoz, yoz, yozlaştı
Yalanla, riyayla bronzlaştı
Vicdanlar umarsızlaştı
İnançlar Tanrıyla savaştı

Güçlünün cebi dolup, dolup taştı
Ünü dünya zenginleriyle yarıştı
Yoksullar, yoksullaştıkça yoksullaştı

Satıldı vicdan, iman, doğa
İnsanlıktı, gelişmekti güya
Üstüne içirildi su, tam şamata
Bakakaldı aydınlık karanlığa
Karanlığın adı aydınlık, simsarca

Ceza, cezasız kaldı
Suçlu, savcı, yargıç, insandı
Yaktı, yıktı, kendi hayatını
Söylemde sadece insandı
İdesi eylemsiz insanlıktı
Çağı, modern, akıl çağıydı
Yapılanlar ise, akıl dışıydı

Bela, yok oluşa damga
Bulmadı yapan, kaldı bahara
Mirasıydı, sevdiği çocuklarına

18.06.2008 - İzmir

Mehmet Çoban
Kayıt Tarihi : 18.6.2008 00:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yusuf Aygun
    Yusuf Aygun

    malesef insanlık kendi öz bahtını kendi öz ağzıyla yiyor ve m

    Aşkın ardından

    Her şey gibi aşkı da tükettik artık.
    Dünyevileşmenin kahredici kasveti ölü toprağı gibi çöktü aşkın üstüne.
    Şiirlerde kaldı her şey.
    Geçmiş günlerden anlattığımız tatlı bir hatıradır artık aşk
    Ah! Ne aşklar varmış diyoruz artık.
    Sanki kalp aynı et parçası ama içi boşalmış sadece bir organ.
    Masumiyetini kaybetmiş, artık kötü yola düşmüş aşk.
    Hangi hamam, hangi su temizler artık aşkın ifal edilmiş masumiyetini.
    Kim kabul eder onu bu lekeli haliyle.
    Tövbesi var mıdır bu günahın.
    Kim temizleyecek aşkın namusunu.
    Aşkın simgeleri hangi müzede sergilenmelidir.
    Ziyaretçisi olur mu o essiz serginin.
    Habersizce bırakılmış ve zengin bir müzayedecinin eline düşmüş
    Oyalı mendil yâda bilmem kaçıncı dededen
    Entel mirasyedi toruna tevarüs etmiş ucu yanık mektubun.
    Kim? öldürdü aşkı. Yıkanmaya değer mi?
    Artık kirlenmiş masumiyeti. Salasını hangi fasık münadi okur.
    Zikredebilir mi vefat etti diye adını ve rahmet okuyabilir mi şaki ruhuna.
    Hangi musalla taşına konur leşi.
    Kim şahitlik eder masumiyetine ve kim helallik verir ihanetine.
    Namazı kılınır mı?
    Hangi toprak kapatır onun ayıbını.
    Türbesini kim ziyaret eder.
    Hangi masum çaput bağlar yâda dilek diler yalancı lahdinden.
    Hurafeler bile hurafe kalır artık aşkın yanında.
    Yedisi, kırkı bilmem kaçı, mevlidi, yasini, tebarekesi kurtarır mı onu nardan.
    Affettirir mi günahını. Helvası yenir mi?
    Geçer mi boğazlardan.
    Hangi imamın telkini ulaşır kulağına.
    Kabrinde rahat bırakır mı onu azap.
    Münker-Nekir ne sorar aşka.
    Cevap verebilir mi işlediği cürme günaha.
    Mahşerde yüzü var mıdır hesap vermeye.
    Hangi peygamberden dilenebilir onun için şefaat
    Ve de çıkar mı aşk acaba cehennemden.
    Yâda dirilir mi belki yeniden…

    YUSUF AYGÜN..

    Yusuf Aygun


    ahvediyor gönlüne sağlık mehmet abi

    Cevap Yaz
  • Ahmet Akkoyun
    Ahmet Akkoyun

    Ceza, cezasız kaldı
    Suçlu, savcı, yargıç, insandı
    Yaktı, yıktı, kendi hayatını
    Söylemde sadece insandı
    İdesi eylemsiz insanlıktı
    Çağı, modern, akıl çağıydı
    Yapılanlar ise, akıl dışıydı

    Bela, yok oluşa damga
    Bulmadı yapan, kaldı bahara
    Mirasıydı, sevdiği çocuklarına

    yüreğine sağlık değerli gönül dostum tadında bir şiir okudum tebrikler
    selamlarımla

    Cevap Yaz
  • Ayşe Ceyhan Düzgün
    Ayşe Ceyhan Düzgün

    Farklı bir tarz fakat güzeldi. Kutluyorum. Saygılar

    Cevap Yaz
  • Mehmed İhsan Uslu
    Mehmed İhsan Uslu

    Hırsız, çaldı umutları
    Çocuklarının hayatını
    Yok, etti doğayı, yaşamı
    Çıkardı hayattaki kavgası

    Hey, insan insanın kölesi
    Açlık kokuyor nefesi
    Bir deri, bir kemik
    Çıkamıyor hiç sesi
    Patlayan şampanya sesi
    İçilense Amerikan viskisi

    Tebrikler Üstad!
    Cemiyetin hal-i pür melâlini ne de güzel tasvir etmişsiniz.
    İlhamınız bol olsun. Kaleminizin mürekkebi kurumasın.
    Tam puan+antoloji.
    Vesselam...

    Cevap Yaz
  • Ayhan Hız
    Ayhan Hız

    Yaşamın her alanında insan;kırılan dalda,ezilen çimende,koparılan çiçekte,çevreye verilen zararda insan,siyasette,sosyal yaşamda..güzel bir sorgulama,yerinde bir eleştiri insana ve insanlığa.Kutluyorum

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (30)

Mehmet Çoban