BEKLİYORUZ İLK BAHARI. . .
.
Deniz., belki görüş sahamın içinde ama ben görmüyorum… Soluduğum hava iyot tadını bile unutturacak kadar tatsız-tuzsuz., kupkuru… Uçsuz-bucaksız çöl kumu soluyorum… Attığım her adımda ayaklarım yanık kokuyor… Ama biliyorum sen de aynı durumdasın… Ve hatta sen de., ötekiniz de… Elbet hepiniz değilse bile pek çoğunuz benim gibisiniz…
Hayal gücünü çalıştırmak belki en çok böylesi durumlarda işe yarar…
. . .
İşte tam da şu an., bir vapur geçiyor gözlerimin önünden… El ediyorum duruyor., çağırıyorum., yanıma gelip iskeleme yanaşıyor… Çımacılar hemen tahta bir iskeleyi rulmanları üstünde sürükleyip getiriyorlar ayak ucuma kadar., gemiye geçmem için köprü kuruyorlar… Gözlerindeki gülümsemeye hafif bir baş selamını eşlik ettirerek vapura geçiyor., cilalanmış gibi parlayan pirinç merdiven trabzanlarını okşayarak üst kata çıkıyorum., her basamakta içimin ısındığını biraz daha hissederek...
Ve arka güvertede İstanbul’u en rahat göreceğim., havasını soluyup-özlemini içime çekeceğim lüks sınıf bir masanın boş koltuğuna oturuyorum…
Şark'ın bu sevimli,güzel köyünün
Cenneti andıran bir akşamıydı.
Sizi ilk balkonda gördüğüm gündü,
Yüzünüz sararmış gibi göründü,