Saksılara hüznü ben ekmedim,
Her ayrılıkta dökülen sarı yapraklara.
Ben sadece, kırmızı bir gülü sevdim.
Yabani bir ot gibi hüzün sarar toğrağa!
Yanı başımda dursan da dinmiyor hasretin.
Serdim hüzünleri kucağına, sensiz günlerin.
Sen diye sızlasa da ses etmez iliklerim.
Duvarların soğuğuna acıyı bağlar, beklerim!
Bakarım fotoğraflarına zamanlı zamansız.
Bir hasret sarar ciğerimi öyle amansız.
Bir fındık burun, bir kahve fincanı ağız.
Demler gözlerini senli akşama, beklerim.
Geleceksin ama susuz her hücrem sana.
Görsen yangınımı, beklemezdin başka sabaha.
Belki biraz içim sıkılır, belki kırılsam da sana!
Dört yanda hatıran kokar, sarılır beklerim!
Ölüm dahi koksa rüzgarında bu vuslatın.
Yeter kokunu solusam, bir şöyle derin.
Boynum bükülmez pişman olmam da yarın.
Ruhum titrer belki, üşürüm ama beklerim!
Rüzgara siner kokun, gelir bazı akşam.
Gözlerin kokar bu şehir buram buram.
Sesi işitsem bin yıldan, ayrılamam kıyamam.
Hasretine gülüşlerini ekler ve beklerim.
Sarılmak istesem de, bir heves dolar yarına.
Bin yıl beklesem de şöyle otursam yanına.
Gözlerin yeter, değil birkaç gün, bir sabaha,
Seyretsem huzuru gözlerinde, beklerim...
Yangın ne olursa olsun, görecek göz gerek.
Bir kibritte yaksan şehride, duyacak gönül,
Kendini yaksan ne olur, söyleyecek söz gerek.
Yangınındayım, kül olana kadar da beklerim...
Kayıt Tarihi : 10.4.2017 21:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!