Evet, bekle bizi Mars dünyanın içine ettik şimdi sıra sana geldi... Senin de içine etmek için ant içtik insanoğlu olarak... Hatta senden sonra daha sırada kimler var kimler. Satürn'e mi kayarız, yoksa Jüpiter'e mi artık hangisine denk gelirse...
Beynimiz meynimiz yok bizim. Hep yaptık bunu, yine yapıyoruz kendi ellerimizle kendimizi ateşe atıyoruz... Dünyanın içine ettik, hatta etmekle de kalmadık, içine etmekten daha da beter ettik. Denizleri, ırmakları kirlettik, ormanları, ağaçları yok ettik, hayvanları acımasızca ortadan kaldırdık, nesillerini kuruttuk, yaşama hakkı tanımadık onlara...
Şimdi sana, insanlarımız belki kısa bir zamanda, belki biraz daha uzun bir zamanda varacaklar... Senin böğründe koloniler kuracaklar, orada çoğalacaklar. Ondan sonra, işte o sonrası beni çok düşündürüyor, insanoğlu sana da dünyaya davrandığı gibi davranacak, senin havanı da topraklarını da kirletecek bir şekilde, çoğalınca. Türklerin bu konuda meşhur bir sözü vardır ''Nerede çokluk orada ...okluk.'' Türklerin bu lafını yabana atmayalım...
İlk önce sınırlı sayıda insan ulaşacak belki Marsa, ama sonra, işte o sonrası için arpacı kumruları gibi düşünüyorum. Sonra hukuk kuralları konulacak Mars Hukuku ve onun dalları tabi ki. Daha daha sonra rüşvet, iltimas, adam kayırma, sahtecilik, her bir şey orada da olacak, olmayacak demek saf dillilik olur sanırım...
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta