Bekle ağaç meyve versin
Taş ondan öteye başlar
Mevsim sonbahara ersin
Kış ondan öteye başlar
Üç kapıyı açacaksın
Dört pınardan içeceksin
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
ewweeet
süper
Kur'ana ve sünnet-i Resulullah(s.a.v),in sünnetine göre guslün şartı üç değil ikidir. Birincisi ağza burna su vermek ikincisi ise bütün vücudu sağdan başlayarak yukarıdan aşağıya yıkamaktır.
Abdestin farzları kitabullah'a göre dörttür de ayette ayakların ayni baş gibi mesh edilmesi geçerken mezheplerin bazıları bunu yıkamak olarak tercüme ederler.
İmanın şartı, Kur'ana göre 6 değil 6666'dır. Yani Kur'andaki ayet sayısınca'dır. Onu altı olarak yorumlama işi mezhepler tarafından ihdas edilmiştir.
Şairin beş dediği şey ise: Mezheplere göre İslam'ın beş şartıdır lakin bu şartlar Kur'an ayetlerinin beyanlarına göre, emir ve yasak ayetlerinin sayısınca'dır. Çünkü İslam demek; kendisine teslim olanı selamete erdiren demektir.
Üç kapıyı açacaksın
Dört pınardan içeceksin
Altı şartı seçeceksin
Beş ondan öteye başlar
Bu dörtlükte yer alan 6'nın imanın şartı, 5'in ise İslâm'ın şartı olduğu anlaşılıyor.
Ancak;
'Üç kapıyı açacaksın
Dört pınardan içeceksin' dizeleri hakkında internette araştırma yapmama rağmen hiçbir bilgi bulamadım. Bu nedenle ben kendimce bir yorum yapayım dedim. Yorumumda bir hatam olursa veya farklı düşünen bir arkadaşımız olursa düşüncesini öğrenmek isterim.
'4 pınardan içeceksin'den kastedilenin Muhammed Suresi 15. ayette bahsedilen 4 ırmak olduğunu düşünüyorum. Ayette 'Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan SU ırmakları, tadı değişmeyen SÜT ırmakları, içenlere zevk veren ŞARAP ırmakları ve süzme BAL ırmakları vardır.....' (Diyanet İşleri Meali)
'3 kapıyı açacaksın'dan kasdedilenin ise tasavvufi bir söyleyiş olduğunu düşünüyorum. Tasavvufta aslında kapı 4'tür. Bunlar sırasıyla; Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarıdır. Şair Marifet kapısını açıp Hakikat kapısına ulaştıktan sonra Cennetteki 4 ırmaktan içeceksin demek istiyor düşüncesindeyim.
Gel gülü yandırma bülbül
Önce ağla sonradan gül
Ölüm en son nokta değil
İş ondan öteye başlar
Ölüm en son nokta değil iş ondan öteye başlar
Ölüm bir kurtuluş değildir demekte iş ondan ötesi
Hakkın rızasını kazandın mı kazanamadın sa
Esas sen o zaman gör neler çekeceğini demekte
önemli olan budur çok anlamlı bir şiirdi kutlarım
Mekanı cennet olsun Aşık Reyhanı ustanın
Her şey dört dörtlük de... "Taş ondan öteye başlar" Bunun anlamı ne? "Toprak" denmiş olsa amenna!!
İşte kısıtlı uyak insanı böyle zora sokuyor. :)
Bayburtlu Aşık Hicrani tarafından Reyhani mahlası verildi, yazıyor hayatında
Erzurumdan Bursaya göçünden bahsetmemişler meşhur göç şiirinden hayatını yazarken bahsetmemişler.
Üç kapıyı açacaksın
Dört pınardan içeceksin
Altı şartı seçeceksin
Beş ondan öteye başlar.
DEĞERLİ ÜSTADI RAHMETLE ANARIM.
Bursada görev yaptığım zaman telefonla ulaştım rahatsızdı geçmiş olsun dedim hatırını sordum, gidip görmediğime yanarım.
Değerli ozanımızı rahmetle yad ediyoruz. bir şiirinde şöyle diyor;
'' gönlüme bir elem düşer sabahtan
kaymak olsa dertsiz yemem tabaktan
kadir Mevla'm beni yapmış topraktan
sarraf dükkanından alınmam oğul.....''
içeriğiyle, ahengiyle melodisiylr çok güzel bir şiir ve bu çalışmayı güne seçip daha çok okunmasını sağlayan site yönetimine teşekkür ederim. Allah rahmet eylesin.
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta