Dünyadan ayrılamam,
Daha sönmedi ocak.
Üstüme konduramam,
Ölüm bana çok uzak! ...
Bu püsküllü bir yalan,
Tabutum tek odalı Beylerbeyi yalısı,
Kefenim keten değil, sanki acem halısı,
Müjdelediler bana rüyada son günümü,
Azraille randevum çıkmaz ayın salısı...
Tabut, dümensiz gemi, farkı var mı takadan?
Ummana yelken açtım ben de Karşıyaka'dan.
Benim şu derdimin dermanı var mı?
Söyleyin ağalar, beyler söyleyin,
Seslensem sesimi o yar duyar mı?
Söyleyin naralar, heyler söyleyin.
Sevenler el olmuş dostlar harami,
Ne oynanan ilk oyun, ne de sonuncu piyes,
Ülkemin üzerinde gözü yaşlı Erciyes.
Tependeki beyazlık ağarmış saçların mı?
Kızılırmak, Sakarya senin gözyaşların mı?
Bana diyorlar ki sus, konuşma sen cahilsin,
Satışa çıktı vatan, sen fiyata dahilsin.
Yıldızlar sapan taşım gökyüzüne attığım,
Sıkıstıkça başım emanet bıraktığım,
Hazinelerim benim, birbirinden değerli,
Burak hazır kapıda gece gündüz eğerli,
İşaret bekliyorum semaya çıkacağım,
Gökteki yıldızları bir bir toplayacağım.
Soframızda ölü eti üç öğün,
Dedikodu, gıybet bol kepçe bizde.
Yetim malı değil burda gördüğün,
İster kavurup ye, istersen közde.
Yiyelim, yiyelim belki doyarız.
Havada uçuşan kar taneleri,
Düşmeyin yerlere kirlenirsiniz.
Bizlerin yediği tüm naneleri,
Korkarım sizlerde öğrenirsiniz.
En basit iş bizde arapsaçı mı?
Pek çok yalancı güneşler,
Nice hazanları gördüm.
Yüzlerde sahte gülüşler,
İçten kızanları gördüm.
Doksan dokuz köy terk edip,
Çisil, çisil yağan nisan yağmuru,
Temizleyin beni tüm suçlarımdan.
Tepeden tırnağa günah çamuru,
Akıp gitsin şöyle saç uçlarımdan.
Toplayın suçları üstüme yığın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!