Kim demiş bu hükümet ‘sanata karşı’ diye? Oyun içinde oyunla çıkıyor sahneye, hem öyle yetenekli ki oyuncular. Belden aşağısı gözükürken perdede, belden üstü derinlere dalmış, maden peşinde…
Evelallah Ortadoğu’yu parmağında oynatacak bir hükümetimiz var. Parmağı o derece radikal ki, yerinde tutmakta zorlanıyorlar. Parmak deyince parmak çocuk aklınıza gelmesin, dev bir parmak… O dev parmak, Ortadoğu’ya uzanabilmek için, ayağına takılan uzun bacalı fabrikaları temizledi… Dağları düzledi, ormanları tırpanladı, ayaklara takılabilecek köyleri sildi, orman olmayınca hayvanların da olamayacağını söylemeye lüzum yok. Velhasıl ne toprağın üstünde ne de altında sivri bir şey bırakmadılar…
Ama damarlarında kan kaynayan ve bu kanın kaynaması için, iyi beslenen bakanlarımız vekillerimiz bürokratlarımız ve onların uzantıları, haram yemeyi sevmedikleri için, yediklerinin karşılığını ödemek istiyorlar ve yerlerinde duramıyorlar.
Hani bilirsiniz askerde askeri zaptetmek için bir malzemenin yeri sık sık değiştirilir ya… Böylece fazla enerji boşaltılır ve asker sakinleşir. İşte bu güçlü ve azgın hükümet de otokontrol uygulayarak kendi fazla enerjisini boşaltıyor. Devletin bekçisi olmak mahallenin bekçisi olmaya benzer ama, mahalle bekçisinden daha fazla da gayret ister.
Biz de,’ türüt mantarı’ arayan İsviçre Toprak zenginleri gibi, derin devleti ararken domuzları kılavuz aldığımız için, domuzlarımız derinlerde Zonguldak maden işçilerini buldular ve derin devletin nefesini kesmek için madenleri kapattılar. Şimdi Zonguldak’ın ciğerleri temizlendi. Damarları açıldı…
Diyeceksiniz ki derin devletten kurtulduk mu?
Yüzde sekseni karanlıkta olan gövdenin yüzde yirmisi açıkta, açıkta olanında yüzde biri temiz nefes alabiliyor…
Murtaza bu kadar işle aldığı parayı hak ettiğine inanır mı? Kanı hala kaynıyor. Onu kimse yerinde tutamıyor. Temiz havanın kaynaklarını da biliyor. Oksijen yüklü kaz dağlarının bu sırrı nerede yatıyor. İşte o dağları boydan boya bölen kanyonlarda…
Bir toplumu temizlemek için o toplumun yapı taşı olan insanları temizlemekten geçiyor bu temizlik.
Her insan bir dünya, her dünya bir insan, artık temizlik işinin de insanın kanyonlarından geçtiğini anlamışsınızdır. Bekçi Murtaza doğrucudur. Yanlış yapmaz. Elini atar o kanyonlara… Göbek sıfır rakım olduğuna göre, iner sıfırın altına… Sıfırın altı derin devlet olarak geçmiş tarihe. Maden ocaklarını siyah tozdan temizlemek nasıl mümkün ise, derin devlet de öyle. Haydi temizle… Her temizlikte bir miktar kömür geçiyorsa eline, temizlenmiş temizlenmemiş kime ne?
Temizlik imandan gelir ve imandan gelen temizliğe namus denir… Namusu da ‘şakalı şerif’in icazeti bilir. Onun icazetiyle her yere girilir. İcazet yedi deliği de aktif hale getirebilir. Namludan çıkan mermi namluyu vurabilir mi? İcazet sahibine de namussuz denir mi? Öyleyse her vurulan namussudur.
Dünya bir kere tersine döndü mü? Nazım Usta’nın dediği gibi, namuşlular namuşsuz, namuşsuzlar namuşlu geçinir. Artık ahlak romatizmalıdır. Her yerde her şartta sızlanır.
Kanun yapıcının her ağzından çıkan kanundur, Rektörün her onayladığı doktordur. Kanun yapıcı ve doktor paslaşır gol atar… Kaleci iki direk arasına boşuna yatar. Adalet on bir oyuncuya karşı bir kaleci demektir. Gol hazırlayan oyuncu, gol atan kral… Seyircilerce centilmenlik sayılıyor bu hal…
(-) x (-) = (+) olduğu gibi, ahlaksızları da birbirine çarpınca, ahlaklı çıkar ortaya…
Fazla iş düşmez bekçi Murtaza’ya
Asker de bütün gün yerinde sayar, patır patır ortalığı çınlatır postallar, komutanlar eğitimden sonra rahatlar… Onlar maaşı hak etmiştir.
Bütçenin yüzde otuzbeşi uyutmak için ayrılır, yüzde otuzbeşi uykuda baskın yapmak için… Baskın basanındır ilkesi ceddimizden kalma ilkemizdir… Yüzde otuz da inşaat sektörüne ayrılır. İnşaat sektörü de uluslar arası akıl hocalarımıza ikramımız olur… Uyuyan biz baskını yapan biz, yeter ki düdük öttürsün abimiz… Demire şekil veren balyoz da demirden…
Kendini denetleyemeyen başkasını denetlemeye kalkar. Erkeklik organı kendini denetleyemez, bağlı olduğu gövdeyi denetler. Gövde kendini denetleyemez, kadını kendi gövdesiymiş gibi görür, kadını denetler.
Boş durmaktansa boşa çalışmak ‘Bekçi Murtaza’nın ilkesidir. Yediklerinin hakkını ödemek için ‘bokunda boncuk arar’. Bunu da öğreten ‘Can Baba’dır. Öğretisine bağlı olanlar onu sıcak sıcak elde etmek için ellerini fırına uzatırlar. Buyursunlar analarının ak sütü gibi helal olsun demeyenler teröristtir.
Bu dünya gibi, insan da iki kapılı han, ne geliyorsa başımıza bu kapılardan, ihya oluyor bu kapıları tutan… Ellerinde oyuncak sanki, kız ve kızan… Ama unutmayın bütün oyunlar da amaç, seyircilerin alkışını almak için, insanın bilinçaltında pusuda yatan o namus denilen şeyi dürtüyor, sandık başına gidenleri aldatıyor. Dudaklara sürülen bir parmak bal, seçmenlere tatlı geliyor. Bilinçaltı, bilincine baskın gelen bir toplumda, ağzı sulanan çok bacak arasına, işte onlar çağrılıyor sandık başına… Büyüklük oluyor bütün gelenekler, önyargılar, alışkanlıklar sandığa odaklanınca… Büyüklük, sayıyla, sayılar yalanla, yalanlar, yalan ocaklarında kiralık düdüklerle. Gürültünün olduğu yerden düşünce kaçar. İşte gürültü yaratmak için bütün çabalar. Düşünmeyin, gürültüye katılın, devletin bekası bu yalanlara kaldı. Demokrasi oyunlarıyla doldurun sandıkları. Güldürün cambazları…
‘’Bekçi Murtaza’’nın yeni versiyonu
Kim demiş bu hükümet ‘sanata karşı’ diye? Oyun içinde oyunla çıkıyor sahneye, hem öyle yetenekli ki oyuncular. Belden aşağısı gözükürken perdede, belden üstü derinlere dalmış, maden peşinde…
Evelallah Ortadoğu’yu parmağında oynatacak bir hükümetimiz var. Parmağı o derece radikal ki, yerinde tutmakta zorlanıyorlar. Parmak deyince parmak çocuk aklınıza gelmesin, dev bir parmak… O dev parmak, Ortadoğu’ya uzanabilmek için, ayağına takılan uzun bacalı fabrikaları temizledi… Dağları düzledi, ormanları tırpanladı, ayaklara takılabilecek köyleri sildi, orman olmayınca hayvanların da olamayacağını söylemeye lüzum yok. Velhasıl ne toprağın üstünde ne de altında sivri bir şey bırakmadılar…
Ama damarlarında kan kaynayan ve bu kanın kaynaması için, iyi beslenen bakanlarımız vekillerimiz bürokratlarımız ve onların uzantıları, haram yemeyi sevmedikleri için, yediklerinin karşılığını ödemek istiyorlar ve yerlerinde duramıyorlar.
Hani bilirsiniz askerde askeri zaptetmek için bir malzemenin yeri sık sık değiştirilir ya… Böylece fazla enerji boşaltılır ve asker sakinleşir. İşte bu güçlü ve azgın hükümet de otokontrol uygulayarak kendi fazla enerjisini boşaltıyor. Devletin bekçisi olmak mahallenin bekçisi olmaya benzer ama, mahalle bekçisinden daha fazla da gayret ister.
Biz de,’ türüt mantarı’ arayan İsviçre Toprak zenginleri gibi, derin devleti ararken domuzları kılavuz aldığımız için, domuzlarımız derinlerde Zonguldak maden işçilerini buldular ve derin devletin nefesini kesmek için madenleri kapattılar. Şimdi Zonguldak’ın ciğerleri temizlendi. Damarları açıldı…
Diyeceksiniz ki derin devletten kurtulduk mu?
Yüzde sekseni karanlıkta olan gövdenin yüzde yirmisi açıkta, açıkta olanında yüzde biri temiz nefes alabiliyor…
Murtaza bu kadar işle aldığı parayı hak ettiğine inanır mı? Kanı hala kaynıyor. Onu kimse yerinde tutamıyor. Temiz havanın kaynaklarını da biliyor. Oksijen yüklü kaz dağlarının bu sırrı nerede yatıyor. İşte o dağları boydan boya bölen kanyonlarda…
Bir toplumu temizlemek için o toplumun yapı taşı olan insanları temizlemekten geçiyor bu temizlik.
Her insan bir dünya, her dünya bir insan, artık temizlik işinin de insanın kanyonlarından geçtiğini anlamışsınızdır. Bekçi Murtaza doğrucudur. Yanlış yapmaz. Elini atar o kanyonlara… Göbek sıfır rakım olduğuna göre, iner sıfırın altına… Sıfırın altı derin devlet olarak geçmiş tarihe. Maden ocaklarını siyah tozdan temizlemek nasıl mümkün ise, derin devlet de öyle. Haydi temizle… Her temizlikte bir miktar kömür geçiyorsa eline, temizlenmiş temizlenmemiş kime ne?
Temizlik imandan gelir ve imandan gelen temizliğe namus denir… Namusu da ‘şakalı şerif’in icazeti bilir. Onun icazetiyle her yere girilir. İcazet yedi deliği de aktif hale getirebilir. Namludan çıkan mermi namluyu vurabilir mi? İcazet sahibine de namussuz denir mi? Öyleyse her vurulan namussudur.
Dünya bir kere tersine döndü mü? Nazım Usta’nın dediği gibi, namuşlular namuşsuz, namuşsuzlar namuşlu geçinir. Artık ahlak romatizmalıdır. Her yerde her şartta sızlanır.
Kanun yapıcının her ağzından çıkan kanundur, Rektörün her onayladığı doktordur. Kanun yapıcı ve doktor paslaşır gol atar… Kaleci iki direk arasına boşuna yatar. Adalet on bir oyuncuya karşı bir kaleci demektir. Gol hazırlayan oyuncu, gol atan kral… Seyircilerce centilmenlik sayılıyor bu hal…
(-) x (-) = (+) olduğu gibi, ahlaksızları da birbirine çarpınca, ahlaklı çıkar ortaya…
Fazla iş düşmez bekçi Murtaza’ya
Asker de bütün gün yerinde sayar, patır patır ortalığı çınlatır postallar, komutanlar eğitimden sonra rahatlar… Onlar maaşı hak etmiştir.
Bütçenin yüzde otuzbeşi uyutmak için ayrılır, yüzde otuzbeşi uykuda baskın yapmak için… Baskın basanındır ilkesi ceddimizden kalma ilkemizdir… Yüzde otuz da inşaat sektörüne ayrılır. İnşaat sektörü de uluslar arası akıl hocalarımıza ikramımız olur… Uyuyan biz baskını yapan biz, yeter ki düdük öttürsün abimiz… Demire şekil veren balyoz da demirden…
Kendini denetleyemeyen başkasını denetlemeye kalkar. Erkeklik organı kendini denetleyemez, bağlı olduğu gövdeyi denetler. Gövde kendini denetleyemez, kadını kendi gövdesiymiş gibi görür, kadını denetler.
Boş durmaktansa boşa çalışmak ‘Bekçi Murtaza’nın ilkesidir. Yediklerinin hakkını ödemek için ‘bokunda boncuk arar’. Bunu da öğreten ‘Can Baba’dır. Öğretisine bağlı olanlar onu sıcak sıcak elde etmek için ellerini fırına uzatırlar. Buyursunlar analarının ak sütü gibi helal olsun demeyenler teröristtir.
Bu dünya gibi, insan da iki kapılı han, ne geliyorsa başımıza bu kapılardan, ihya oluyor bu kapıları tutan… Ellerinde oyuncak sanki, kız ve kızan… Ama unutmayın bütün oyunlar da amaç, seyircilerin alkışını almak için, insanın bilinçaltında pusuda yatan o namus denilen şeyi dürtüyor, sandık başına gidenleri aldatıyor. Dudaklara sürülen bir parmak bal, seçmenlere tatlı geliyor. Bilinçaltı, bilincine baskın gelen bir toplumda, ağzı sulanan çok bacak arasına, işte onlar çağrılıyor sandık başına… Büyüklük oluyor bütün gelenekler, önyargılar, alışkanlıklar sandığa odaklanınca… Büyüklük, sayıyla, sayılar yalanla, yalanlar, yalan ocaklarında kiralık düdüklerle. Gürültünün olduğu yerden düşünce kaçar. İşte gürültü yaratmak için bütün çabalar. Düşünmeyin, gürültüye katılın, devletin bekası bu yalanlara kaldı. Demokrasi oyunlarıyla doldurun sandıkları. Güldürün cambazları…
Kayıt Tarihi : 2.12.2013 00:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
KUTLARIM SİZİ YURTSEVER DOSTUM.yuvasız kuş
TÜM YORUMLAR (1)