Akacak inci yaş zümrüt oluğa
Gözlerin meyvada elin ateşte
Yokuş çıkar gibi soluk soluğa
Başın karlı dağda bağrın güneşte.
Hırçın fırtınadan örselenmeden dal
Dışardan herkes: - Görmemiş ol, savaş..
İçimden bir ses: - Konuş! Konuş! Konuş!
Dışardan herkes: - Böyle uslu, yavaş..
İçimden bir ses: - Savaş! Savaş! Savaş!
- Cumhuriyetin Onuncu Yıl Dönümünde -
İnsan kanının yazdığı tarihi açarsak,
Siması dökülmüş, eli titrek, kolu sarsak.
Binlerce hayalet ebediyyen dilenirler;
İstiyorum ki: Sana giden yolda ne şosa,
Ne ufacık bir geçit, ne açılmış iz olsa:
Sade sarp yalçın olsa ve sade dimdik kaya,
Avuçlarım dizlerim koyulup kanamaya;
Kanımla kayalara destanını yazarak
- Bahtım siyah olmadan, göğsüm kızıl, alnım ak;
On sekiz yıl… ne zorlu, ne emsalsiz, ne çetin.
Fert halinde bir timsal azmine bir milletin:
Işık saçlı, gök gözlü, Tanrı sözlü bir timsal;
Sivas'tan Ankara'ya geldi Mustafa Kemal.
O gün Türk milletinin şahlanan hıncıydı o;
O gün mazlum Asya'nın kahhar kılıncıydı o.
1- ATATÜRK'E
Yine harmanımız rüzgâr bekliyor;
Es yine es yine, samanı savur.
Çak yine, çak yine, Masmavi Şimşek!
Bu kutsal çorağın özlemi yağmur.
İn yine, in yine, Sarı Yıldırım!
Elin kokusuz, yapma gülünden güzel gelir,
Bana bizim bahçede boy atacak çalımız.
Yabancı tezgahlarda boy boy kolay dokunan
Paspaslardan güzeldir el emeği halımız...
Çanakkale derler yokken hesapta,
Mahşerin dünyada kurulduğu yer,
Çanakkale derler topraktan kapta,
Şehitlik şerbeti verildiği yer.
Bayrakların karışması kanlara,
Sizi andık biz yine yere sığmaz gururla
Alınlarınızdaki nurdan ayrı bir nurla
Bizim gözlerimizin artık kamaşması zor,
Gerçi güneşe baksak gözlerimiz doluyor;
Diner dertleri her gözü yaşlının,
Samsun’da teselli sunar dalgalar,
Şavkı vurmuş gibi “O gün başlı”nın,
Yanar pırıl pırıl, yanar dalgalar.
Rüzgar gibi gizli bir haber verse,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!