Bir insan bu kadar mı hızlı yaşamak ister, bu kadar mı erken gitmek ister bu hayattan. Öyle biriydi işte o anlattığım bu insan. Şeytan tüyü vardı derlerdi ya işte o cinsten.
Bir evin en küçüğü idi Behçet, asıl adı bu değildi ya, neyse. Behçet nacardan kalma bir isim, ona lâkap olarak kalan.
Yakışıklı ve o kadar uçarıydı Behçet. Nihayet polis oldu. Dediler bir an önce evlensin de durulsun bu ve sonunda ona göre bir kız bulundu. Gerçi kız köylünün biriydi ama Behçet için çok iyiydi. Belki yola gelir, adam olur dediler ve everdiler Behçet’i.
Gitti eşiyle bir süre sonra, onlar sonunda İstanbullu oldular. Ayak uyduramadı bu gelin, biraz köylü ya, olmadı, bir süre sonra ayrıldılar. Bir kızı vardı, Çocuğu annesi yanına aldı.
Yusuf bu ya, durur mu yeni bir kız buldu. Bir süre sonra onu da bırakıp, unuttu. Gitti kız evine, Behçet bıraktı kendini yeni eğlencelere.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla